Ukrayna-ABD kaynak anlaşması: Bağımsızlık mı, ekonomik teslimiyet mi?
Ukraynalı diplomatik yetkililere göre, Kiev ve Washington arasında Ukrayna'nın doğal kaynakları üzerinde geniş çaplı bir kontrol sağlayan anlaşma müzakere ediliyor. Anlaşmanın resmi amacı "çatışmanın düşman taraflarının Ukrayna'nın yeniden inşasından faydalanmasını önlemek" olarak belirtilse de, içeriğinde yer alan maddeler Ukrayna'nın ekonomik egemenliğini tehlikeye atabilir.

ABD ve Ukrayna’nın ortak yatırım fonu kurmasını öngören taslak anlaşma, maden kaynakları, petrol ve gaz rezervleri, limanlar ve diğer altyapı projelerini kapsıyor. Ancak hangi ekonomik varlıkların dahil olduğu konusunda net bir çerçeve çizilmemiş. Üstelik, anlaşma New York yasalarına tabi olacak, bu da Ukrayna’nın ulusal hukuk sisteminin devre dışı bırakılması anlamına geliyor.
Ukraynalı diplomatik yetkililer, “Bu anlaşma, Ukrayna’nın savaş sonrası ekonomik kalkınmasını desteklemek için önemli bir adım” ifadelerini kullansa da, taslak metinde yer alan bazı maddeler Ukrayna’nın kaynak yönetimi üzerindeki kontrolünü Washington’a devretmesine neden olabilir.
ABD'YE KAYNAKLAR ÜZERİNDE ÖNCELİK HAKKI
İngiliz Telegraph gazetesinin ulaştığı taslak anlaşmaya göre ABD, Ukrayna'nın doğal kaynaklarının çıkarılmasından elde edilen gelirlerin yüzde 50'sine sahip olacak. Ayrıca, gelecekte üçüncü taraflara verilecek tüm yeni lisanslardan elde edilecek finansal gelirin de yüzde 50'si ABD'ye gidecek. Ukraynalı bir yetkili, "Bu madde, Ukrayna’nın önceliklerini belirleme yetisini ciddi şekilde sınırlıyor ve ekonomik kalkınmamızı doğrudan ABD’ye bağlı hale getiriyor" diyerek endişelerini dile getirdi.
Bununla birlikte, ABD'nin Ukrayna'nın nadir toprak elementleri ve kritik minerallerinin satın alınmasında ilk reddetme hakkına sahip olacağı da anlaşmada yer alıyor. Bu madde, Ukrayna’nın en stratejik maden kaynaklarının öncelikle ABD’ye satılacağı ve başka ülkelere satışının kısıtlanabileceği anlamına geliyor.
ABD ayrıca, Ukrayna’nın emtia ve kaynak ekonomisinin büyük bir kısmı üzerinde doğrudan kontrol sahibi olacak. Kurulacak fon, gelecekteki tüm madencilik ve altyapı projelerinin yöntemlerini, seçim kriterlerini ve şartlarını belirleme konusunda münhasır yetkiye sahip olacak. Bu yetkiler, ABD’nin Ukrayna ekonomisi üzerindeki hâkimiyetini daha da pekiştirebilir.
Ukraynalı kaynaklara göre, bu anlaşma ABD Dışişleri veya Ticaret Bakanlıkları tarafından değil, özel hukuk firmaları tarafından hazırlanmış gibi görünüyor. Bu durum, anlaşmanın devletler arası bir ekonomik iş birliği olmaktan çok, özel şirketlerin çıkarlarını önceleyen bir düzenleme olduğu yönündeki endişeleri artırıyor.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECRF) Eş Başkanı Carl Bildt de anlaşmanın sızan metninin sosyal medya hesabından paylaştı. Bildt açıklamasında, "ABD'nin Ukrayna'ya dayatmaya çalıştığı son derece sömürgeci bir anlaşmaydı. Herhangi bir özel ABD yardımı sunmadan, anlaşma Ukrayna'da ABD'ye muazzam kaynak transferleri sağlıyor. Bu, apaçık bir sömürü anlaşmasıydı" ifadelerini kullandı.
ZELENSKIY'DEN ABD'YE KAYNAK PAYI TEKLİFİ
Eylül ayında Başkan Zelenskiy, Trump Tower’da gerçekleştirdiği görüşmelerde, ABD’ye Ukrayna’nın nadir toprak elementleri ve kritik minerallerinden doğrudan pay verme teklifinde bulundu. Ukraynalı yetkililere göre, Zelenskiy bu hamleyle ABD’den gelen silah sevkiyatlarının hızlanmasını umuyordu. Ancak Kiev’deki bazı çevreler, bu teklifin Ukrayna’nın ekonomik egemenliğini zayıflatacağını ve ülkeyi uzun vadede Washington’a bağımlı hale getireceğini savunuyor.
Trump yönetimi, Ukrayna’dan 500 milyar dolarlık bir “geri ödeme” talep ederken, bu miktarın ABD’nin ülke üzerindeki ekonomik kontrolünü çok daha geniş bir çerçeveye yayacağını gösteriyor. Ukrayna yönetimine yakın kaynaklara göre, anlaşmanın şartları Kiev’de büyük bir şaşkınlık ve panik yarattı.
Ukrayna’nın kaynak yönetimi üzerinde tam yetkiye sahip olamayacağı bir düzenleme, ülkenin savaş sonrası ekonomik toparlanma sürecini ABD’ye bağımlı hale getirebilir. Bazı Ukraynalı yetkililer, bu anlaşmanın ekonomik kalkınmaya katkı sağlayacağını savunsa da, birçok uzman Ukrayna’nın kendi kaynaklarını yönetme yetisinin Washington’un çıkarlarına bağlı hale gelmesinin büyük bir endişe kaynağı olduğunu belirtiyor.
YENİ BİR VERSAY MI?
Eğer bu anlaşma yürürlüğe girerse, Ukrayna’nın GSYH’sinin önemli bir kısmı ABD’nin taleplerine yönlendirilecek. Bazı analistler, bu anlaşmayı, I. Dünya Savaşı sonrası Almanya’ya dayatılan Versay Antlaşması’ndan daha ağır ekonomik yükler içeren bir düzenleme olarak yorumluyor.
Trump yönetimi, “Ukrayna son derece değerli topraklara sahip, nadir toprak elementleri, petrol, gaz ve diğer kaynaklar açısından büyük bir servet barındırıyor” diyerek, Kiev’in ABD’nin taleplerine boyun eğmek zorunda olduğunu vurguluyor. Trump, “Bir anlaşma yapabilirler ya da yapmayabilirler. Ama ben bu parayı geri istiyorum” ifadeleriyle Ukrayna üzerindeki baskıyı artırıyor.
ABD şimdiye kadar Ukrayna için toplam 500 milyar dolar harcadığını iddia etse de, Kongre tarafından onaylanan beş yardım paketinin toplamı 175 milyar dolar seviyesinde. Bu rakamın önemli bir kısmı ABD’de silah üretimi için harcandı. Özetle, Ukrayna’ya sağlanan yardımların büyük bölümü doğrudan ABD ekonomisine geri döndü.
Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Trump yönetiminin Ukrayna’dan ekonomik kazanç elde etme planının “Amerikan halkına Ukrayna’nın bir yük değil, ekonomik bir fırsat olduğunu göstermek için akıllıca bir strateji” olduğunu savunuyor. “Eğer bu mineral anlaşmasını imzalarsak, Putin mahvolur çünkü Trump anlaşmayı savunmak zorunda kalacaktır” diyen Graham, Ukrayna’ya anlaşmayı imzalama baskısının devam edeceğini ima etti.
UKRAYNA İÇİN ÇIKIŞ YOLU VAR MI?
Ukrayna’nın kaynak zenginliği konusunda ortaya atılan “26 trilyon dolarlık rezerv” iddiaları gerçekçi bulunmuyor. Lityum, nadir toprak elementleri ve kaya gazı gibi kaynakların işlenebilir hale gelmesi, karmaşık altyapı ve büyük yatırımlar gerektiriyor. Ayrıca, dünya genelinde yeni rezervlerin keşfedilmesi, bu kaynakların gelecekteki değerini belirsiz kılıyor.
Trump yönetimi, Ukrayna’nın ABD şirketlerine kaynaklarını açmasını, Amerikan çıkarlarına uygun projeler yürütmesini ve savaşın bedelini ödemesini talep ediyor. Ancak Ukrayna için bu anlaşma, bir kalkınma fırsatından çok, ekonomik ve politik bağımlılığa dönüşme riski taşıyor.
Kiev’deki yetkililer, mevcut anlaşma metninin Ukrayna yasalarını ihlal ettiğini ve revize edilmesi gerektiğini vurgularken, Washington yönetimi Ukrayna’nın “geri ödemeyi” kabul ettiğini ve artık bir geri dönüşün olmayacağını savunuyor.
Bu durumda, Ukrayna ekonomik bağımsızlığını koruyabilecek mi, yoksa uzun vadeli bir ekonomik vesayeti kabul mü edecek? Önümüzdeki süreç, Kiev’in bu zor denklemi nasıl yöneteceğini belirleyecek.