İşte Türkiye’nin Entegre Sınır Güvenliği Planı
Terör örgütü PKK/KCK'nın Kongresi'ni toplaması ve ardından kendini feshetmesi sürecinin ardından atılacak adımlar titiz şekilde belirlenirken Türkiye, terör örgütünün boşaltacağı alanların kesin şekilde arındırılması başta olmak üzere Entegre Bir Sınır Güvenliği Planı üzerinde çalışmalara ve hazırlıklara da başladı. Özellikle Esad'ın devrilmesinden sonra İsrail'e komşu olan Türkiye, ABD ve İsrail'in İran'a yönelik muhtemel bir çevreleme harekâtı, Türkiye'nin kara ve hava hudut güvenliği ve bölgedeki çıkarlarını savunmak üzere çeşitli senaryo ve planlar üzerinde çalışmaya başladı. Habertürk'ten Bülent Aydemir yazdı..

Detaylandırırsak Türkiye’nin hudut güvenliği ve terörle mücadelesinde geleneksel stratejisi şu şekilde belirlenmişti:
ABD’NİN TERÖRE DESTEĞİ
ABD’nin en son Suriye örneğinde görüldüğü üzere silahlı devlet dışı aktörlere verdiği destek ve PKK/YPG’nin, DEAŞ karşısında en etkin ortaklarından biri olarak tanıtılması ABD basınında ve ABD’li siyasetçiler arasında PKK/KCK-PYD/YPG-SDG terör örgütüne karşı sempatinin, uluslararası alanda görünürlüklerinin ve örgüte katılımların artmasına neden oldu.
ULUSLARARASI ALANA TAŞINDI
ABD’nin sağladığı silah, finans ve istihbarat desteğiyle terör örgütü kontrol sahasını genişletip, askeri ve ekonomik gücünü pekiştirdi. Terör örgütüne ABD tarafından verilen destek, uluslararası alanda örgüte yönelik siyasi mücadeleyi de zorlaştırdı.
YENİ STRATEJİLER
Devlet dışı silahlı aktörlerin ve terör örgütlerinin güçlendiği Suriye topraklarının Türkiye’yi yeni tehdit ve sorunlarla karşı karşıya bırakması, ülkemizin değişen şartlara göre yeni stratejiler geliştirmesini zorunlu kıldı. Bu çerçevede Türkiye tarafından düzenlenen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları ile Suriye sınır hattında bir güvenlik koridoru tesis edilmesi sağlandı.
İRAN’IN ÇABALARI
İran da Suriye’de devlet dışı aktörleri kullanırken bunlar arasında bilhassa PKK/KCK-PYD/YPG terör örgütü ile ilişkileri Türkiye’nin milli menfaatlerini menfi etkileyen bir husus olarak kayda geçti. Türkiye karşıtlığı ekseninde buluşan İran ile PKK/KCK-PYD/YPG terör örgütü arasındaki pragmatik işbirliği, örgüt içerisinde İran yanlısı kanadın da etkisiyle sürüyor. Bununla birlikte örgüt üzerindeki ABD ve Rusya etkisi, İran’ın PYD/YPG terör örgütüyle ilişkilerini sınırlandıran bir husustur.
Komşu ülkelerin istikrarsızlaştırılarak güç kazanmalarının engellenmesi, bölgesel rekabette İran’ın öne geçmesi, Türkiye’nin bölgede etkinliğinin sınırlandırılması ve komşu ülkelerin kendine ve Şii milislere muhtaç hale getirilmesi maksadıyla uygulanan politikalar, bölgenin huzur ve güvenliği açısından risk teşkil ediyor.
IRAK’IN ETKİSİ
İran açısından bölgede önem taşıyan ve nüfuz alanının muhafaza edilmesi gereken diğer bir ülke ise Irak’tır. Bu çerçevede İran, Irak’ta devlet dışı aktör teşkil edilmesinde ve mevcut olanların desteklenmesinde aktif rol üstlenmektedir. Bilhassa ABD tarafından Irak’ın işgalini müteakip Irak’ta kademeli olarak siyaset ve güvenlik alanındaki etkisi artan İran, DEAŞ’la mücadele kapsamında teşkilatlanmalarını büyüterek siyasi ve ekonomik alanda da etkinlikleri artan Şii milis grupları üzerinden bu ülkedeki tesirini tahkim etmektedir.
RUSYA-PKK İLİŞKİSİ
Yine kuruluşundan itibaren PKK/KCK ile yakın temasta olan Ruslar, PKK/KCK’nın sivil toplum örgütü kisvesi altında ülkesinde faaliyet göstermesine izin vermiş ve Soğuk Savaş’ın bitişi ile birlikte Balkanlarda, Kafkasya’da ve Orta Asya’da rekabet içine girdiği Türkiye’ye karşı bu terör örgütünü bir araç olarak kullanan başlıca aktörlerden olmuştur. Türkiye-Rusya ilişkilerinin 2000’li yılların başından itibaren hızla gelişmeye başlaması ile PKK/KCK meselesi geri planda kalsa da PKK/KCK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG’nin Suriye İç Savaşı’ndaki rolü, Rusya ile bölücü terör örgütünün işbirliğinde yeni bir sayfanın açılmasına vesile oldu.
PKK’yı terör örgütü olarak tanımayan Rusya, PYD/YPG’yi de terör örgütü olarak nitelendirmemiş ve bu örgütün 2016 yılında Moskova’da bir ofis açmasına müsaade etmiştir. PYD/YPG mensubu teröristleri, Cenevre ve Astana süreçlerine dahil etmek isteyen Rusya, bu amacına ulaşamasa da üzerinde çalıştığı Anayasa taslağında, Suriye’deki Kürtlere, “kültürel özerklik” verilmesi yönündeki teklifini açık bir şekilde ortaya koymuştur.
ABD-PKK TİCARİ İLİŞKİSİ
ABD Yönetimi Mart 2023’ten itibaren Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG kontrolündeki bölgelere yaptırım muafiyeti getirmeye ve ABD firmaları dahil yabancılara yatırım imkanı sağlamaya yönelik adımlar atmaktadır. Esasen bu yaptırım muafiyetlerinin Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG kontrolünde olan bölgelere yönelik olduğu açıkça görülmektedir. Fırat Kalkanı Harekatı ile DEAŞ’tan temizlenen El Bab, Cerablus ve Azez, Barış Pınarı Harekatı ile PKK/YPG’den temizlenen Tel Abyad ve Resulayn ABD Hazine Bakanlığı’nın yatırım izni verdiği bölgeler arasında yer alırken ZDH ile PKK/YPG’den temizlenen Afrin ve Suriye’nin kuzeyinde en çok sivilin yaşadığı İdlib bölgesinin kapsam dışında tutulması dikkat çekicidir.
Sonuç olarak ABD’nin Suriye kuzeyinde yaptırım muafiyeti adımlarının esasen PKK/YPG’yi meşrulaştırma çabası olduğu, bölge halkı arasında ayrımcı bir yaklaşım sergilediği ve başta Arap aşiretleri olmak üzere bölgede yaşayan kardeş aşiretler arasında fitne ve huzursuzluk oluşturma gayreti gösterdiği dikkat çekiyor.
ENTEGRE SINIR GÜVENLİĞİ
Suriye, Irak ve İran sınır hattında terörle mücadele, kaçakçılığın ve yasa dışı geçişlerin önlenmesi ile sınır güvenliğinin sağlanması maksadıyla Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi Projesi kapsamında güvenlik duvarları, devriye yolları ve gözetleme sistemleri inşa ediliyor. Terör örgütlerinin yurt içindeki yapılanmalarını desteklemek ve eylemler düzenlemek maksadıyla Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi’nin tesis edilemediği bölgelerden veya anılan sistemlerin altında gedik/geçit/tünel açmak suretiyle terörist aktarımlarını yapabildiği gibi söz konusu bölgelerin kaçakçılık faaliyetleri maksadıyla da kullanıldığı tespit edilmiş durumda.
Bununla birlikte son dönemde ülkemizden Suriye ve Irak’a akan nehirler üzerinden dalış ekipmanları kullanılmak suretiyle yasa dışı geçişlerin yapılmaya çalışıldığı yönünde bilgiler de intikal ediyor. Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi’nin tesis edilemediği bölgelerden ve nehirlerden yasa dışı geçişleri engellemek maksadıyla gerekli fiziki güvenlik tedbirlerinin kademeli olarak (Uzaktan komutalı hedef tespit ve imha sistemleri su altı radar sistemlerinin kurulması) alınmasının sınır hattındaki duvar sistemlerinin altında açılan gedik, geçiş ve tüneller üzerinden kaçakçılık ve aktarım faaliyetlerini engellemek amacıyla kurulacak yer altı tespit sistemleri (MİDAS/Çok Amaçlı Akıllı Dağıtık Akustik Algılayıcı) yakında devreye sokulacak.
YENİ BİR SÜRECE GİRİLİYOR
Suriye'de Arap Baharı 2011’de başlatıldı. Sözüm ona bu ülkeye demokrasi getirilecek, insan hakları geliştirilecekti. Esad rejimini devirmek amacı ile bu ülkeye müdahale edildi. 14 yıl sonra Esad rejimi devrildi. Yerine Ahmed El Şara yönetimindeki HTŞ geçti.
Her şey bitti sanılıyordu ancak Suriye’de denklem yeniden kuruluyor, oyun yeni başlıyor. El Şara’nın Suriye’nin bütünlüğünü ve siyasi istikrarını tek başına sağlaması mümkün görünmüyor. Şara’nın böyle bir gücü yok. O zaman soru şu: Asıl patron kim ve bunu kim, nasıl sağlayacak? Suriye’nin batısında oluşan güç boşluğunu İsrail doldurdu.
Türkiye ile İsrail komşu oldu. Suriye’nin doğusunda PYD/YPG/SDG adlı PKK’nın uzantısı örgüt giderek güçleniyor ve egemenlik alanlarını genişletiyor. Patronu şimdilik ABD gibi görünüyor. İleride Suriye’nin doğusu ile Irak’ın kuzeyinin birleşeceği öne sürülüyor. Cevap bekleyen uzmanlık sorusu şu: Sırada önce İran sonra Fırat-Dicle havzası mı var?