TÜSİAD YİK Başkanına soruşturma
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras hakkında TÜSİAD Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada bir kısım soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili yargıyı telkin ve yönlendirme ile gerçeğe aykırı, kamu barışını bozmaya elverişli nitelikli sözler sarf ettiği iddiasıyla adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve gerçeği aykırı bilgiyi alenen yayma suçlarından resen soruşturma açtı

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında 13/02/2025 tarihinde dernek genel kurulunda yaptığı konuşmada bir kısım soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili yargıyı telkin ve yönlendirme ile gerçeğe aykırı, kamu barışını bozmaya elverişli nitelikli sözler sarf ettiği iddiasıyla adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve gerçeği aykırı bilgiyi alenen yayma suçlarından soruşturma başlatıldı.
İşte soruşturmaya neden olan konuşma:
ÖMER ARAS NE DEMİŞTİ?
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras, dün gerçekleştirilen TÜSİAD Genel Kurulu'ndaki açılış konuşmasına "Ülke olarak moralimiz bozuk. Güven bunalımı yaşıyoruz" sözleriyle başladı. Kartalkaya'daki yangın faciasında 78 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Aras "Yangın çıkabilir ama 78 kişi ölmez. Ölüyorsa nedeni usulüne uygun yapılmayan binalar ve denetimsizliktir. Çöken bir sistemdir" dedi.
"SORUMLULAR GÖREVDEN AYRILMALI"
Bu ve benzeri olaylarda Türkiye'deki ölümlerin nedeninin maliyet odaklı kural tanımazlık ve denetimsizlik olduğunu belirten Aras sözlerine şöyle devam etti:
"Kurallarımız vardır ama uymayan çoktur, yeterli denetim yoktur. Bu ölümlerin ana nedeni sistem bozukluğudur. Maliyeti güvenliğin önüne koyan iş sahipleri, hak etmediği koltuğa oturan özel sektör iş insanları ve kamu yöneticileridir. Onların yarattığı ve uyguladığı sistemdir. Bu sistemin nasıl düzeleceği çok net bellidir. Sistemin kendi kendini düzeltme mekanizması olmalıdır. Sorumlular görevden ayrılmalı, hesap vermeli ve yerlerine yetkin kişiler gelmelidir.
Son haftalarda politik hayatta da olağanüstü olaylar yaşıyoruz. Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor yerlerine kayyum atanıyor. Bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor.
Birçok sanatçının menajerliğini yapan bir iş kadını hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor.
Bir büyükşehir belediye başkanı hakkında, yaptığı konuşmalar nedeniyle basın toplantısından dakikalar sonra soruşturmalar açılıyor.
Bilir kişi görüşmesini yayınlayan gazeteciler göz altına alınıyor, genel yayın yönetmeni tutuklanıyor.
Yeni mezun teğmenler ordudan ihraç ediliyor.
Bu olaylarda suç vardır yoktur diyemeyiz. Ancak çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda endişe yarattığını ve güveni sarstığını söyleyebiliriz."
"ENFLASYONLA MÜCADELE KARARLILIĞI 2025'TE DE DEVAM ETMELİ"
2024 yılında ekonomi yönetiminin uyguladığı programın olumlu sonuçlar vermeye başladığını söyleyen Ömer Aras "Enflasyon beklenen hızda olmasa da geriliyor, cari açık sürdürülebilir seviyelerde, Merkez Bankası rezervleri güçleniyor, CDS ülke risk primi düşüyor. Uluslararası derecelendirme şirketleri de bu olumlu gelişimi görüp ülke kredi notumuzu yükseltti. Ancak, doğrudan yabancı sermaye girişleri sınırlı. Yatırımcılar için güven ortamını henüz oluşturamadık. Enflasyonla mücadele kararlılığı 2025 yılında da devam etmeli" diye konuştu.
Aras enflasyonla mücadele için 2025 yılında kamuda yapılacak tasarrufun daha etkin olmasını beklediklerini belirtti.
YAPISAL REFORM VURGUSU
Devletin bütçe disiplinine uyması, kamu harcamalarını kontrol etmesi ve kamuda tasarrufu arttırmasının şart olduğunu belirten Aras şunları söyledi:
"Ayrıca vergi gelirlerinin arttırılması için kayıt dışı ile ciddi şekilde mücadele edilmesi gerekiyor.
Para ve maliye politikaları, faiz, vergi, bütçe gibi somut rakamlarla ifade edilen ve takip edilebilen politikalar olduğu için anlaşılması ve değerlendirmesi nispeten kolay kavramlar.
Enflasyonla mücadelede üçüncü politika enstrümanı olan yapısal reformlar ise çok geniş bir kavram.
Ülkemizde yaşadığımız bu inatçı enflasyonu bir daha çift haneli seviyelerde görmemek üzere kalıcı olarak indirmek, orta gelir tuzağından çıkmak, kişi başı geliri 20 bin doların üstüne yükseltmek ve dünyada sayılı ekonomiler arasına girebilmek için mutlaka yüksek teknoloji ile verimliliği arttırmalı, mal ve hizmet ihracatına dayalı ekonomik büyüme modeline geçmeliyiz.
Yapısal reformları gerçekleştirmeden bu değişimleri yapamayız."
BAKAN TUNÇ'TAN TEPKİ
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TÜSİAD Olağan Genel Kurulu'nda TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras'ın açıklamaları üzerine sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulunmuştu.
Bakan Tunç isim vermeden açıklamalara ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
"Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hiçbir kurum, kuruluş veya çıkar grubu, milli iradenin üzerinde değildir. Demokratik sistemimizin temel taşlarından biri, kuvvetler ayrılığı ve yargının bağımsızlığıdır. Yargı süreçleri üzerinde hiçbir baskıyı kabul etmediğimiz gibi yargıyı etkilemeye yönelik her türlü girişime karşı olduğumuzu herkesin çok iyi bilmesi gerekir.
Sivil toplum kuruluşlarının görüş açıklaması elbette demokratik bir hak olmakla birlikte, yargıyı ve siyaseti yönlendirme çabaları, demokrasinin ruhuna ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Demokrasi sadece belli çevrelerin değil, topyekûn milletin ve devletin ortak emanetidir.
Türkiye eski Türkiye değildir.
Ayrıcalıklı kesimlerin yön verdiği Türkiye’nin artık geride kaldığını anlamayanlar şunu bilmelidir ki; Hiç kimse veya hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez. Hukuk düzenine yönelik her türlü müdahale girişimine karşı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuk çerçevesinde en güçlü şekilde karşılık vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın."
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI YILMAZ: SEÇİLMİŞ HÜKÜMETLER VE BAĞIMSIZ YARGI ÜZERİNDE VESAYET DÖNEMİ KAPANMIŞTIR
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, demokrasilerde sivil toplum örgütlerinin görüş, öneri ve eleştirilerini ifade ettiğini, ancak mensupları arasında farklı siyasi görüşten insanların olduğu sivil toplum örgütlerinin siyasi bir parti üslubu ile açıklama yapmasının en hafifinden yersiz, nezaketten yoksun, yapıcı olmaktan uzak bir tutum olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şunları kaydetti:
"Bugün TÜSİAD toplantısında maalesef bu olumsuz dil ve yaklaşım sergilenmiştir. İş dünyamızın genelini temsil etmediğine inandığımız bu dili ve üslubu tasvip etmek mümkün değildir. Sürekli bir şekilde topluma karamsarlık yayarak, felaket tellallığı yaparak olumlu bir gelecek inşa edilemez. Bir iş insanları örgütünün öncelikle katma değeri yüksek, teknolojik seviyesi gelişmiş, nitelikli istihdam üreten bir ekonomi oluşturma sürecinde kendi sorumluluklarını hatırlaması ve elini taşın altına koyması beklenir. Demokrasi ve hukuktan bahseden büyük sermaye gruplarının öncelikle kendi şirketlerinde ayrımcı uygulamaları, rekabetçi olmayan yapılanmaları, farklı fikirlere yönelik tutumları sorgulamaları ve geçmiş sicillerine yönelik özeleştiri yapmaları sosyal fayda üretir.
Dünyanın ve bölgemizin zorlu bir döneminde, tarihimizin en büyük afetinin yaraları başarıyla sarılırken ve ekonomimizin temellerini sağlamlaştıran bir program kararlılıkla uygulanırken, iş dünyamızdan beklenen yapıcı öneriler ve geleceğe yönelik umut veren mesajlardır. Seçilmiş hükümetler ve bağımsız yargı üzerinde vesayet dönemi kapanmıştır. Buna heveslenmek yerine, arzu eden herkesin demokratik kurallar içinde adını koyarak şeffaf bir şekilde siyaset yapması en doğrusudur."
ÇELİK: BAZI SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ SİCİLİ SORUNLU
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ise konuya ilişkin şunları söyledi:
"Demokrasilerde sivil toplum kuruluşlarının ülke gündemine dair açıklama yapmaları ve değerlendirmede bulunmaları en doğal haklarıdır.
Ancak ülke gündemine dair değerlendirme yapma hakkı ile siyaseti şekillendirme ve yargıya talimat verme girişimleri birbirinden ayrı hususlardır. Aradaki farkı oluşturan, demokrasiye bağlılık ve hukuka saygıdır.
Maalesef Türkiye’de bazı sivil toplum kuruluşlarının bu konudaki sicilleri sorunludur; geçmişlerinde askeri vesayete ve yargı vesayetine verdikleri destek hafızalardan silinmemiştir. Ayrıca kendi geçmişlerinde alenen meşru hükümeti hedef alma ve görevden gönderme faaliyetleri manşetlerde yer bulmuştur.
Bu nedenlerle TÜSİAD yönetimi, bu ülkede demokrasi mücadelesi verenlerin “güven bunalımı” deyince ilk aklına gelenlerden birinin neden TÜSİAD’ın yaklaşımları olduğu ile yüzleşmelidir. TÜSİAD, demokrasi konusundaki kötü sicilini geride bırakmak için çaba göstermelidir.
AK Parti olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kendisini siyasetin üzerinde gören hiçbir girişime izin vermeyiz.
Siyasetin demokratik alanını korumak için eskisinden daha kararlıyız."
ÖMER ARAS KİMDİR?
QNB Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ömer Aras, 1987 yılında kurulan Finansbank’ın kurucu yöneticisi. 1989 yılına kadar Banka’da Genel Müdür Yardımcısı, 1989-1995 yılları arasında Genel Müdür (CEO), 1995-2006 yılları arasında Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi görevlerini üstlendi.
Aynı dönemde Fiba Holding’de Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Finansbank’ın İsviçre, Fransa, Hollanda, Romanya ve Rusya’daki iştiraklerinde Yönetim Kurulu Üyesi, Marks&Spencer Türkiye’de Yönetim Kurulu Başkanı ve Gima’da Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev aldı. Finansbank’ın 2006 yılında National Bank of Greece (NBG) tarafından satın alınmasıyla birlikte Banka’nın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Grup CEO’su olarak atanmıştır. 2008 yılında ise NBG’nin İcra Kurulu’nda Uluslararası İştiraklerden (Sırbistan, Romanya, Arnavutluk, Bulgaristan, Makedonya) Sorumlu Üye görevini üstlendi. 2010 yılında Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı olarak atanan Dr. Aras, 2007 yılından itibaren bugünkü unvanıyla QNB Sağlık Hayat ve Emeklilik A.Ş.’de Yönetim Kurulu Başkanlığı yapmaktadır. 2016 yılında Qatar National Bank’ın Finansbank’ı satın almasından bu yana, Banka’da Yönetim Kurulu Başkanı görevini sürdürmektedir. Citibank Türkiye’de (1984-1987) ve Yapı Kredi Bankası’nda (1987) çalıştı.
2003-2007 yılları arasında, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyeliği yapan Aras, halen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi’nin Başkanı , GBA Melek Yatırımcı Ağı Üyesi, Darüşşafaka Cemiyeti Danışma Kurulu Üyesi ve Boğaziçi Üniversitesi Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi, Boğaziçi Üniversitesi Econfin Onur Kurulu Üyesi ve Yönetim Kurulunda Kadın Derneği Mentorudur. MBA (1978) ve PhD (1981) derecelerini Syracuse Üniversitesi’nde alan Dr. Aras, Ohio State Üniversitesi’nin İşletme Fakültesi’nde 3 yıl boyunca (1981-1984) öğretim üyeliği yaptı.
TÜSİAD BAŞKANI TURAN'DAN HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ VURGUSU
Bu arada Genel Kurul'da TÜSİAD Başkanı Orhan Turan'ın yaptığı konuşmada düN gündemin en önemli maddeleri arasında yer aldı.
Konuşmasında enflasyonla mücadelenin hızlanması gerektiğini vurgulayan Turan "Artık daha hızlı netice almalıyız. Yoksa stres birikiyor. Enflasyonla mücadelenin maliyetine katlanmak zorlaşıyor. Hem girişimciler için hem çalışanlar için" dedi.
Artık hiçbir şeyin zamana bırakılmaması gerektiğini söyleyen TÜSİAD Başkanı sözlerine şöyle devam etti:
"Bunun için zamanımız kalmadı. Bir an önce enflasyonla mücadelede kalıcı başarıyı sağlayalım. Para politikasını maliye politikasıyla ve yapısal reformlarla destekleyelim. Sanayiye mutlaka nefes aldırılması lazım. Yatırım, üretim ve ihracat desteklenmeli."
Konuşmasında Türkiye'de gündemin çok ağır olduğuna dikkat çeken Turan şu gündem maddelerini sıraladı:
- Depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşımızı kaybediyoruz. Demek ki, hata, suistimal ve kayırmacılık çok yaygın.
- Eleştirel ifadelere ve habercilik faaliyetlerine açılan soruşturma haberleri, çok sıklaştı.
- 10 küsur sene önceki olaylara, şimdi yeni soruşturmalar açılıyor.
- Tutuklu milletvekillerine, siyasi parti liderlerine ve belediye başkanlarına sürekli yenileri ekleniyor.
- Disiplinsizlik suçuyla teğmenler hakkında ihraç kararı alınıyor. Fakat, deprem, yangın taciz, kadın cinayeti, iş kazası, gibi kamuoyunda infial yaratan nice olayda, ya suçlular bulunmuyor ya da kısa sürede serbest kalıyorlar. Kamuoyu vicdanında suç ve ceza arasında orantısızlık kanaati oluşuyor.
- İster seçimle, ister atamayla gelen kamu görevlilerinin görevlerinden alınmasının, yeni örneklerine şahit oluyoruz.
- Üstelik, yeni yasal düzenlemelerle, kamu görevlilerinin Devlet Denetleme Kurulu tarafından görevden alınması ve TMSF’nin şirketlere kayyum olarak atanması mümkün oluyor.
- Yolsuzluk, dolandırıcılık, karaborsa haberlerinin ardı arkası kesilmiyor.
- Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay.
- Kadın cinayetlerinin de, çocuk tacizlerinin de sonu gelmiyor."