200 sinema filmi ve 27 TV yapımına rağmen ne bir evi ne de bir otomobili oldu
Türk sinemasının duayen oyuncularından Kayhan Yıldızoğlu'nun 200 filme ve 27 TV yapımına rağmen ne bir evi oldu ne de bir otomobili... Yıldızoğlu, 90 yıllık yaşamını Hz. Mevlana'nın; "Asıl sermaye; mal, mülk, para sahibi olmak değil, ilim, âmel, ihlâs ve güzel ahlak sahibi olmaktır" öğretisiyle sürdürdü. Bir gün; ev almaya çalışan 85 yaşındaki bir adama şöyle dedi; "Beyefendi! Bırakın katı - matı. Siz kefen ve mezar yerinizi hazırlayın. Onlar hazırsa, gidin bir çocuk okutun. Ailesine bakmaya çalışanlara yardım edin"

Komşu misafirliğine gittiğimiz bir gündü...
Annelerimiz sohbet ederken, yaşlarımız 7 - 10 arasındaki biz çocuklar, yere oturmuş televizyondaki 'Keloğlan' filmini izliyorduk.
'Keloğlan', kahramanımız oldu.
Hatta filmi izlerken içimizden biri annesine dönüp; "Saçımı kestir, ben de kel olmak istiyorum" dedi. Diğerlerimiz durur mu...
"Ben de, ben de"...
Bir kişi hariç...
Rüştü Asyalı'nın canlandırdığı 'Keloğlan' ne kadar kahramanımızsa Kayhan Yıldızoğlu'nun canlandırdığı 'Vezir', bir o kadar nefret ettiğimiz bir karakter oldu.
'Keloğlan'a yaptığı kötülüklerden dolayı nefretimizi kazanan kötü kalpli 'Vezir'i aramızdaki bir kişi, bize inat sevmişti.
En azından bize öyle söylemişti.
Kendisi, diğer çocuklardan farklı olduğunu göstermek için süte 'Kara' diyebilen bir arkadaşımızdı. Zira; hangi oyunu oynamak istesek o arkadaşımız farklı bir oyun için diretirdi.
Filmin; Hulusi Kentmen'in canlandırdığı 'Padişah'ın kızıyla evlenecekleri sınava tabii tuttuğu sahne sırasında 'Keloğlan'ı seven çocuklarla, 'Vezir'i seven çocuk arasında çıkan tartışma, itişmeye döndü.
'Vezir'i seven arkadaş, beni itekledi. Dengemi kaybedip, hızlıca televizyon sehpasına çarptım.
Kaşım, televizyon sehpasının kenarına çarpıp yarıldı.
Annemin yeni aldığı Pembe Panter desenli tişörte kan damladı.
Tişörtümdeki kan damlalarına duyduğum acı, alnımdaki acıdan daha büyük oldu.
Bu olay, bana 'Keloğlan' filmindeki 'Vezir'i hiç unutturmadı. Ne zaman aklıma gelse söylenip durdum.
O zamanlar; nereden bilebilirdim ki o 'Vezir'i canlandıran Kayhan Yıldızoğlu ile tanışacağımı...
O zamanlar; nereden bilebilirdim ki Kayhan Yıldızoğlu'nun dünyanın en iyi kalpli insanlarından biri olduğunu...
2016'da röportaj yaptığım Kayhan Yıldızoğlu'na bu anımı anlattım.
"Çok çok özür dilerim. Gerçekten çok üzüldüm" dedi.
"Estağfurullah", "Yok ağabey, sizinle ne ilgisi var?", "Geçti ağabey, aradan uzun yıllar geçti" dememe rağmen; "Hayır, hayır. Özür dilerim" dedi.
Böylesine düşünceli, nazik biriydi.
Aradan bir kaç hafta geçtikten sonra aradı; "Sana yemek ısmarlamak istiyorum. Kabul eder misin?" dedi.
"Kabul eder misin?" demesindeki nezakete dikkat çekiyorum.
Kayhan Yıldızoğlu ile yediğim yemek; vücudumun yapı taşlarına, anlattıklarının satır aralarındaki bilgiler, tavsiyeler ve öğütler ise benliğimin yapı taşlarına katkıda bulundu.
Mesleğe yeni başladığım yıllarda ne zaman bir Yeşilçam dönemi oyuncusuyla sohbet ettiysem veya röportaj yaptıysam aklımın almadığı bir konu olurdu.
O dönemlerde röportajları evlerinde yapardık. O konuyu aklımın almamasının ana nedenlerinden biri de yüzlerce filmde rol almalarına rağmen evlerinin ve mobilyalarının son derece mütevazı olmasıydı. 300'den fazla filmde rol alan bir oyuncunun bir apartmanın güneş görmeyen eksi ikinci katında oturduğunu gördüm.
O zamanlar şöyle düşünürdüm; "Ya kumar düşkünü ya da başına bir hal gelmiş olmalı ki servetini kaybetmiş."
Mütevazı evlerde oturanların ne kadar çok olduğunu görünce, biraz da meslekte palazlanmanın verdiği cesaretle, "Herhalde işin içinde başka bir iş var" diye düşünüp röportajlarda "Bu kadar çok filmde rol aldınız. Villalarda oturmanız gerekirken neden böyle bir mütevazı bir evde oturuyorsunuz?" şeklinde sorular yöneltmeye başladım.
Hepsinin ortak cümlesi; "Oğlum, ben çok filmde rol aldım ama o zamanlar böyle paralar kazanılmıyordu" şeklinde olurdu.
Sonraki; "Başka bir mesleğe neden yönelmediniz?" şeklindeki soruma da; "Oğlum, ne para için çalıştık ne de para için yaşadık. Mesleğimizi aşkla icra ettik. Halkın sevgisi, her şeydir" cümleleriyle cevap verirlerdi.
Birçok Yeşilçam emekçisinin yaşlandığında bir hayli zor dönemler yaşadığını, sokakta yaşayanlar bile olduğunu gördüm.
Günümüzdeki oyuncular, büyük bir olasılıkla kendilerinden önceki meslektaşlarının bu durumlarından ders çıkarmış olmalı ki başta gayrimenkul olmak üzere birçok yatırımda bulunuyor.
Menajerleri yapımcılarla çatır çatır pazarlık yapıyor.
Mali danışmanlarına hatırı sayılır maaş ödüyorlar.
Bu kadar çok filmde rol aldınız. Villalarda oturmanız gerekirken neden böyle bir mütevazı bir evde oturuyorsunuz?" şeklinde soru yönelttiğim oyunculardan biri de Kayhan Yıldızoğlu.
Röportaj yaptığım 2016'ya kadar sinema filmi ve TV dizisi olmak üzere 217 yapımda rol almıştı.
Öyle ki yerinizden hiç kalkmadan sadece filmlerini ardı ardına izlemek, yaklaşık 13 gün sürer.
Böylesine bir oyuncunun hayatı boyunca bir evi, bir otomobili olmadı.
Uzun yıllar boyunca birçok filminin ve TV yapımının yapımcısı ve kadim dostu, nam-ı diğer 'Bay Sinema' Türker İnanoğlu'nun evinde kira ödemeden oturdu.
Türker İnanoğlu (1936 - 2024)
Kayhan Yıldızoğlu'nun kariyerini, şu şekilde mercek altına alacak olursak; 111 yıllık Türk sinemasında üretilen her 50 filmden birinde rol aldı. Ayrıca 27 TV yapımında kamera karşısına geçti. Böylesine ışıltılı bir kariyere rağmen hiç malı - mülkü olmadı.
Kayhan Yıldızoğlu, 2015'te; Uluslararası Antalya Film Festivali'nde 'Yaşam Boyu Onur Ödülü'ne lâyık görüldü.
Kayhan Yıldızoğlu, röportajımızda, yatı - katı - otomobilinin neden olmadığını şöyle anlatmıştı: Biz Osmanlı terbiyesiyle büyüdük. Paraya değil, insanlığa önem verdim. Bir kuruş param yok. Yarın bir gün öleceğim. 'Gayrimenkul' deyince tüylerim diken diken oluyor. Ne gayrimenkulüm ne bankada param ne de otomobilim var. Sadece emekli maaşım var. Türker İnanoğlu’nun evinde oturuyorum. Sağ olsun benden kira almıyor. Var olan paramı hâlâ kitaplara harcıyorum. Hiç pişmanlığım yok. Kızlarım da hiç kızmadı. Çünkü onlar da benim gibi... Tabii onları ben yetiştirdim. Çok şükür iyi yerlerde çalışıyorlar. Onlar da benim gibi paraya değil, kültüre, sanata ve insanlığa önem veriyorlar. En büyük mutluluğum bu. Bu arada ben ölümden korkmam. Çünkü olmayan bir şeyden neden korkayım? Ölüm yoktur. Sadece ruhumuz kıyafet değiştirir. Ruh, her zaman yaşar. Şimdi birisi gelip “Kayhan Bey ölüyorsunuz” dese; “Çocuklar sigaram bitsin geliyorum” derim. Ölmek hiç umurumda değil. Onun için zaten bu yaşımda dimdik ayaktayım. Benim gözüm çok iyi görmüyor, ayaklarımın biri de platin ama bakın bütün gün ayaktayım ve yaşamaktan keyif alıyorum. Geçen gün bir adama rastladım. 85 yaşında ve hâlâ ev almanın peşinde. Kendisine dedim ki; "Beyefendi! Bırakın katı - matı. Siz kefen ve mezar yerinizi hazırlayın. Onlar hazırsa, gidin bir çocuk okutun. Ailesine bakmaya çalışanlara yardım edin." Hayatının sonuna gelmiş, ne bir çiçeğin ne de bir böceğin güzelliğinin farkında. Birine yardım etmenin yaşattığı mutluluğu ise hiç yaşamamış. Sonuç olarak boşa geçen bir hayat.
2016, Kayhan Yıldızoğlu'nun sinema kariyerinin 50'inci yılıydı. "Kariyerinizin 'Altın Yılı'nda neden bir tören düzenlenmedi?" şeklindeki soruma da şu cümlelerle cevap vermişti: Türkiye’de de yurtdışında da birçok ödül aldım zaten. 50’nci yıl için özel bir törene gerek yo k. Ben en büyük ödülümü halktan alıyorum. Sokakta beni kim görse gelip elimi öpüyor. Daha ne olsun? Böyle olmasının nedeni de kariyerim boyunca çizdiğim çizgiden kaynaklanıyor. Bütün ressamları tanırım, bütün senfonileri, konçertoları, operaları ezbere bilirim. Efendice yaşadım. İçki içip hadiseler çıkarmadım. Başkalarını katiyen küçük görmedim. Şimdi bakıyorum da bazı gençler bir dizide oynadıktan sonra yanına yaklaşılmıyor. Çok ‘mühim’ oyuncu... Dizilerde oyunculuk yapılmaz. Suya yazı yazmak gibidir. Bir baksınlar, Türkiye’de ve dünyada hangi yıldız oyuncunun çıkışında televizyon dizisi vardır? Televizyon dizilerinde sanat yoktur, sadece eğlence vardır. Dizilerde boy gösterince oyuncu olduklarını sanıp caka satanlara laf ediyorum. Bunun yanı sıra okumuyorlar. Kitabı geçtim, gazete bile okumuyorlar. Bunları, onları küçümsediğimden söylemiyorum, sadece kendilerini geliştirmek için yeterince çaba harcamadıklarından yana eleştiriyorum. Şöhret olmak da bana çok komik geliyor. Bütün mezarlıklar önemli şöhretlerle dolu. Ciplerde gezip pahalı evlerde oturuyorlar. Elbiseleri de marka. Peki ruhları marka mı?
Kayhan Yıldızoğlu, 1969 yapımı 'Tarkan'da 'Valentinyanus'u canlandırdı.
200 filmde, canlandırdığı 200 karakter arasında en çok tarihi filmlerdeki 'Tekfur', 'Kral', 'Rahip' rolleriyle hafızalarda yer edinen Kayhan Yıldızoğlu, aslında oyuncu değil hukukçu olacaktı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 3'üncü sınıfta bıraktıktan sonra vatani görevini yapmaya gitti. Askerlik dönüşü İstanbul Kambiyo'da döviz komiseri olarak çalışmaya başladı.
Muhsin Ertuğrul (1892 -1979)
Günlerden bir gün;
Muhsin Ertuğrul, bir işi nedeniyle kambiyo ofisine gider. Ertuğrul'un işiyle Kayhan Yıldızoğlu ilgilenir. Eksik olan evrakların tamamlanması için de bir hayli yardımcı olur.
Kayhan Yıldızoğlu ile Muhsin Ertuğrul arasında bir dostluk başlar.
Günlerden bir gün;
Muhsin Ertuğrul, İstanbul Şehir Tiyatroları'nın baş yönetmeniyken Kayhan Yıldızoğlu'nu oyuncu seçmelerine davet eder. Bu davete icabet eden Yıldızoğlu'nun oyunculuk kariyeri, seçmeleri geçmesiyle tiyatro sahnelerinde başlar. Yıldızoğlu, İstanbul Şehir Tiyatroları'nda 27 yıl boyunca sahneye çıktı.
Kayhan Yıldızoğlu'nun sinema kariyeri ise ünlü yönetmen Süreyya Duru'nun önerisiyle 1966'da başladı.
Tunç Başaran'ın yönettiği; Kartal Tibet, Sevda Ferdağ, Devlet Devrim ve Kenan Pars'ın başrollerini paylaştığı ilk filmindeki rolü, adı afişe yazılmayacak kadar küçüktü ama kamera önü oyunculuğunda da yetenekli olduğunu gözler önüne sermesi açısından, ışıltılı bir kariyere sahip olacağının ilk göstergesiydi.
Kayhan Yıldızoğlu, Hz. Mevlana'nın; "Asıl sermaye; mal, mülk, para sahibi olmak değil, ilim, âmel, ihlâs ve güzel ahlak sahibi olmaktır" şeklindeki öğretisiyle sürdürdü. Yıldızoğlu, 9 Mart 2024'te yaşlılığa bağlı nedenlerden dolayı, ardında; 200 sinema filmi, 27 TV yapımı ve birçok anısını bırakarak 90 yaşında hayata veda etti.
Kayhan Yıldızoğlu'nun cenazesi, Feriköy Mezarlığı'na defnedildi.