Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem CHP Van mitingi | CHP lideri Özgür Özel: Terörsüz Türkiye’ye evet diyoruz | SON DAKİKA HABERLER
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 'Millet iradesine sahip çıkıyor' mitinginde Van'da açıklamalarda bulundu. İşte o açıklamadan başlıklar:

        "Bugün meydanda bir miting yapmaya değil, barışın ve adaletin sesini duyurmaya, barışın ve adaletin umudunu artırmaya, baskılara, zulme, kayyuma, halkın iradesini tanımayanlara, darbecilere, cuntacılara karşı eylem yapmaya geldik. Artık o eski siyaset dönemleri bitmiştir. Kaleler bitmiştir.

        "İZMİR'E SELAMINIZI GÖTÜRMEYE GELDİM"

        'Burası benim kalem, burası benim tapulu malım' dönemi bitmiştir. Buraya Konya’nın, Mersin’in, Yozgat’ın, Samsun’un selamını getirdim. Buradan selam almaya, selamınızı ta İzmir’e götürmeye geldim. Selam olsun Van’a, selam olsun Konya’ya. Konya’nın selamı Van’da, Van’ın selamı İzmir’de çınladıkça, barışın karşıtları, bu memleketteki Kürt’ü Türk’e kırdırmak isteyenlerin, Alevi’yi Sünni’ye düşman göstermek isteyenlerin oyunlarını bozacağız.

        REKLAM

        Konya’ya gidince kimi diyor ki, “Özgür Özel AKP’nin kalesine gitti, kale male yok.” Ne AKP’nin kalesi var ne CHP’nin kalesi. Artık tüm şehirler bu halkın kardeşliğinin kalesi. CHP’nin kaleleri Van’a feda olsun. Biz demokrasiye inanmış bir gelenekten geliyoruz. Van’da oyumuzun arttığı da oldu, çok düştüğü de oldu.

        Hiçbir zaman hatayı Van’a, Vanlılara yüklemedik. Kusuru kendimizde bildik. “Doğru anlatamadık” dedik, “yeterince çalışmadık” dedik. İşte şimdi CHP’nin sadece bir parti olarak değil, Türkiye İttifakı olarak söylediği, yani sosyal demokratlarla muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları, liberal demokratları, sosyalist demokratları, Türk’ün demokratı ile Kürt’ün demokratını birlikte kucaklayan Türkiye İttifakı ile geldik.

        "YA OTOKRASİ YA DEMOKRASİ"

        Bu ittifak aslında sandığı savunan ittifaktır. Bu ittifak “ya otokrasi ya demokrasi” diyen ittifaktır. Bu ittifak “önce demokrasiyi kurtaralım, ondan sonra aramızda yarışalım” diyen ittifaktır. Tek adama karşı halkın sesini duyuran ve eninde sonunda kazanacak olan ittifaktır. Demokrasi budur. Kazananın yönettiği, kaybedenin sırasını beklediği rejimdir. Geçmişte demokrasiden istifade edenler maalesef bugün sandığı inkar etmekte, işlevsiz kılmaktadır.

        REKLAM

        Bunun ilk örneği de son örneği de Van’dadır. Van bu konuda dertlidir. 2009 yılında BDP’den Bekir Kaya belediyeyi kazandı ama Van’ın iradesine kayyum atanmıştır. 2019’da HDP’li başkan, birlikte milletvekilliği yaptığımız arkadaşımız Bedia Özgökçe Ertan ve eş başkanı, her ikisi de halkın rızası ile seçilmiş ama yerine kayyum atanmıştır. 2024 seçimlerinde, daha bir yıl önce Vanlılar bu iki kayyuma, yani devletin “seçsem de yönettirmem” inadına karşı kendi iradelerini asla sakatlamamışlar.

        "VAN'IN İRADESİNE KAYYUM ATANMIŞ"

        Sayın Abdullah Zeydan’ı ve Neslihan Şedal’ı Van Büyükşehir eş başkanlığına seçmişlerdir ama bu milleti tanımaz, Kürt’ü tanımaz, Kürt’ün iradesine düşman irade, 3. kez Van Büyükşehir’e kayyum atamıştır. Bir atanmış ve şu anda ayrıca Van’ın iradesine kayyum atanmış kişi, bu meydana gelinmemesi için ricalar, örtülü tehditler…

        Vali efendi, valiliğini bil, oturduğun yerde otur. Sayın Abdullah Zeydan ve Neslihan Şedal seçildiklerinde, Van’ın bu iddialı iradesine sahip çıkan duruşuna daha ilk gün mazbatasını vermeyeceğiz diye bir hazırlığa giriştiler. O gün Vanlılar bu hazırlığa karşı itiraz ederken, bu arkamda duran evlatlarımız sizinle mücadele ettiler.

        "KÜRT SORUNU TAM DA BUDUR"

        Biz kazandığımız seçimde kazanmasını biliriz. Kaybettiğimiz seçimde saygı göstermesini biliriz. Ama biz asla ve asla milletin iradesine karşı çıkılmasına, kayyum atanmasına, haksız tutuklamalara geçit vermedik. Bundan sonra da vermeyiz. Şimdi gündemde bir süreç, pek çok tartışma var. O konuya ayrıca değineceğim.

        Ama ben çıkıp Kürt sorunu dediğimde birisi kızıyor ya, Kürt sorununun varlığını söylemeyip çözeceğini düşünüyorlar ya… Kürt sorunu tam da budur. Manisa’da, Osmaniye’de belediye başkanı seçiliyor. Rizeliler karar veriyor, yönetiyor. Van’a gelince, Diyarbakır’a, Batman’a, Mardin’e gelince, “siz belediye başkanı seçemezsiniz, seçerseniz de yönettirmeyiz” diyor.

        İşte size Kürt sorunu. Bu sorunu hep birlikte demokrasi ile çözeceğiz. Tam 49 belediyeye kayyum atadılar. Tam 145 kez çeşitli dönemlerde Kürt’ün iradesine kayyum atadılar. Bizim de 3 belediyemize kayyum atadılar. Bunlardan bir tanesi Türkiye’nin en büyük ilçesi, öz evladınız Ahmet Özer’dir.

        "AHMET ÖZER'İN SUÇU ESENYURT'U KAZANMASIDIR"

        Şimdi diyorlar ki Ahmet Özer terörle ilişkili. Ahmet Özer'in suçu neymiş? Çözüme, barışa dair kitap yazmak. Geçen çözüm sürecinde Abdullah Öcalan Ahmet Özer'in adını vermiş, "iyi bir akademisyendir, katkısı olur" diye. Ahmet Özer'in suçu memleketi Van'da bir evlat ölmüş. Anneyi aramış, anneye demiş ki, "başın sağolsun, ölen çocuğun gibi çok kıymetli evlatlar yetiştirdin." Altı evlattan biri terör örgütünün üyesi imiş. Altı evlattan biri terör örgütü üyesi diye, terör örgütü üyesi olmak olmuş. Ahmet Özer'in suçu bir Kürt olarak Esenyurt'u kazanmasıdır.

        "SIRRI SÜREYYA İLE ÖZEL HUKUKUMUZ VARDI"

        Kürt'ün iradesine de Kürt'ün başarısına da tahammül yoktur. Allah rahmet eylesin, çok yakın dostumdu. Hapisteyken de çok ziyaretine gittik. Sırrı Süreyya Önder ile özel bir hukukumuz vardı. Cezaevinden çıktı geldi, benim odanın önünden geçerken daldı içeri, sarıldı. "Hoş geldin" dedim, "yok" dedi, "racondur cezaevine gelene, cezaevinden çıkınca çay içilir denir ama ilk çayı içersem DEM'li arkadaşlar bozulur" dedi.

        "NE ZAMAN ÖLÜRSEM SÖYLERSİN"

        İşte o Sırrı Süreyya Önder, bana hayatının önemli bir sırrını emanet eden Sırrı Süreyya Önder. Bir Cumhuriyet Şarkısı filmini izlememi istedi. Sordu, "beğendin mi, Atatürk nasıl anlatılmış?" dedim, "çok güzel. Sana bir sır vereceğim, namusuna emanettir" dedi, "ben ölene kadar söylemeyeceksin. O filmin senaryosunu ben yazdım." Dedim ki, "peki niye afişe yazmadın?" O zaman tabii ki Sırrı Bey'in resmini okşamıyorlardı, o zaman zulmediyorlardı. Ona terör örgütünü övmekten ceza veriyorlardı. "Ya beni yazarsak filmi oynayanın, çalışanların emeğine yazık olur. Bu sende dursun, ne zaman ölürüm o zaman bunu sen söylersin" dedi.

        "KÜRTLER BİR TEK KÜRT OLAMIYOR"

        "Partinin birinci genel başkanını anlatmıştım, sonuncusuna emanet ediyorum" dedi. Ahmet Özer ile ilgili meselede de şöyle dedi, "bu ülkede Kürtler doğru söylüyorlar, her şey oluyor. Bakan olabilir, başbakan olabilir. Kürt'ten cumhurbaşkanı olabilir. Kürtler bir tek Kürt olamıyor" dedi. "Kürt Kürtlüğünü söylerse o zaman ona huzur vermiyorlar" dedi. İşte o huzuru kaçıranlara karşı bu meydana huzur bulmaya, kucaklaşmaya geldik hep beraber.

        "BU SUÇU ÜSTLENİYORUZ"

        19 Mart günü aynı darbenin bir benzeri bu sefer Türkiye'nin en bilindik metropolüne yapıldı. Karşısına başbakan çıkardılar, başaramadılar; şehircilik bakanı çıkardılar, İstanbul'u ikna edemediler. 1 milyon 100 bin farkla kazanan Ekrem başkana hazımsızlıktan, "İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır" lafına inanıp iradeye kayyum atamak istediler. Suç, batıdaki Kürtleri belediye meclisine koyarak söz sahibi yapmakmış, böyle yazmışlar. Bu suçsa bu suçu bütün CHP'liler hep birlikte üstleniyoruz.

        "TEK BAŞIMIZA DURSAK BAŞARAMAZDIK"

        Bu darbeye hem terör yaftasına hem de mali konularla ilgili iftiralara elbette inanmadık. Millet inanmadı. Millet bu konuda gözünü kulağını açtı, dinlemeye çalıştı. TRT'den, yandaş kanallardan dünya kadar iftiraya hep bir ağızdan direndik ve doğruları anlatmaya çalıştık. Bu darbe girişimi olduğunda koştuk Saraçhane'ye girdik, 7 gün 7 gece oradan ayrılmadan kayyum ihtimaline direndik. Tek başımıza dursak başaramazdık.

        "TRT'DE YAYINLANMALI, HODRİ MEYDAN"

        Eylem yasağına rağmen, neredeyse sokağa çıkma yasağı var. Gençler ve her yaştan milyonlar 7 gün 7 gece Saraçhane'ye geldiler, darbeyi ve darbecileri geri püskürttüler. Helal olsun Saraçhane'ye, helal olsun demokrasiyi savunanlara. O günden sonra köprüyü geçip 7 gün miting yaptıktan sonra Maltepe'de 2.2 milyon kişi ile tarihin en büyük mitingini yaptık. O gün bugün çarşamba akşamları İstanbul'un bir ilçesinden, cumartesi ya da pazar Anadolu'nun bir köşesinde, öyle CHP'nin gücüne falan bakıp değil, Yozgat'a da giderek, Van'a da koşup gelerek, Ege'ye de giderek, Konya'da da miting yaparak bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Ekrem başkana ve arkadaşlarımıza özgürlük istiyoruz. Ekrem İmamoğlu serbest kalmalıdır. Cezaeviniz varsa yargılama TRT'den yayınlanmalıdır, hodri meydan.

        "KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA"

        Sadece Ekrem başkanın değil, tüm siyasi tutsakların bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Biz Selahattin Demirtaş'ın da özgürlüğünü savunuyoruz. Selam olsun Selahattin başkana. Ancak sadece Selahattin başkanın değil, Ekrem başkanın, tutuklu belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerimizin, Ümit Özdağ'ın özgürlüğünü savunuyoruz. "Kurtuluş yok tek başına, ya beraber ya hiçbirimiz" diye haykırdık.

        "CEBİMİZDEN 27'ŞER BİN TL ÇIKTI"

        Önce topu Erdoğan'dan kurtaracağız. Bu demokrasi mücadelesi, hazımsız Erdoğan'dan topu kesmeden kurtarmanın mücadelesidir. Bu demokrasi meydanında herkese ihtiyaç var ama bir tek adama ihtiyaç yok. Biz darbenin karşısındayız, demokratik siyasetin yanındayız. Yaptığı darbe bugüne kadar her birimize 27'şer bin lira yara açtı şu ana kadar. Bu darbeye harcadığı parayla çiftçilerin bankaya borçları faizi ile kapanıyor. Borcu kadar da para verebilirsin. Emeklilere 14 bin değil 30 bin lira verebiliyorsun ve 10 yıl boyunca yapabiliyorsun.

        "SIRRI BAŞKAN BÖYLE OLUR MU DEDİM"

        Bugünlerde çok konuşulan, adına bir şey koymadıkları, "çözüm süreci" bile demedikleri, "barış süreci" diyemedikleri süreç ile ilgili bir şeyler diyeyim. Sırrı başkan bana gelip anlattığında, "bunun adına ne diyeceğiz?" dedim. Dedi ki, "bir adı yoktur." "Nasıl işleyeceğiz?" dedim. Dedi ki, "geçen sefer denedik, uğraştık, başımıza iş açtık. Geçen sefer önce çözüm sonra barış dedik, olmadı. Şimdi önce barış sonra çözüm diyoruz." Sırrı başkan, "böyle olur mu?" dedim. "Bu işin bir garantörü var mı?" dedim. "Bu süreci kim sahiplenirse bu sürecin garantörü barışı savunanlar olacak" dedi.

        "BARIŞI DESTEKLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ"

        Öyle günlerden geçiyoruz, bu topraklardan çok fırtınalar geçti. Savaş vurdu, deprem vurdu. Ama adaletsizliğin, eşitsizliğin vurduğu kadar bu toprakları hiçbir şey vurmadı. Kürt meselesini inkar edenlerden olmadık. Bu sorunun var olduğunu, çözülmesi gerektiğini savunduk. Şeffaf meclis zemininde çözülmesi gerektiğini, mağdurların, şehit ailelerinin, bu süreçten zarar gören herkesin mutabakatı ile anaların gözyaşının dinmesini savunduk. Partimizde komisyon kurduk, çalışıyorlar. Terörün bitmesi, barışın gelmesi için atılan ve atılacak samimi, kandırmaya, aldatmaya, pazarlığa yönelik olmayan her adımı destekledik, desteklemeye devam edeceğiz.

        "SIRRI SÜREYYA ÖNDER'İ ALKIŞLAYALIM"

        Bu uğurda ömrünü harcayan Sırrı Süreyya Önder'i bir yürekten alkışlayalım. Bu ülkenin tüm vatandaşları cumhuriyetin eşit hissedarlarıdır. "Çanakkale'de Türk ile Kürt yan yana yatıyor" lafı metafor değildir. Onun için bu konuda adım atmayanlar, senelerce karşısında duranlar, bir adım atınca onu mahcup edip tutarsızlığını, haksızlığını hatırlatmak yerine aksine atılan her adım kıymetlidir dedik. Hatta dedik ki, "biz Kürtlere bir devlet vadedeceğiz." Bunu kesip biçip yalana çevirirken şöyle bir şey gördük: Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin eşit haklarına sahip çıktığı, bu devleti kendi devleti bildikleri kadar demokratik atılması gereken hangi adım varsa bu adımların hepsini hep birlikte atacağız.

        "TERÖRSÜZ TÜRKİYE'YE EVET DİYORUZ"

        Buradan bir kez daha söylüyorum: "Efendim terörsüz Türkiye'ye ne diyorsunuz?" Biz terörsüz Türkiye'ye evet diyoruz. Bugünlerde beklenen bir haberle terör örgütünün silah bırakması ile ilgili haberin bir an önce gelmesini, silahların bırakılmasını sonuna kadar destekliyoruz. Meclis zemininde Kürtlerin kendini eşit hissetmediği her türlü yanlış uygulamaları düzeltecek yasal adımların hep birlikte atılmasını, en başta kayyum uygulamasının son bulmasını, siyasi tutsakların özgür kalmasını bekliyoruz. Şimdi "terörsüz Türkiye ne diyorsun?" Buna evet demeyen bu sürecin dışındadır.

        "BAKALIM SİZ NE YAPACAKSINIZ"

        Gözyaşının dinmesini canı gönülden savunanlarız. Bakalım siz bundan sonra ne yapacaksınız. Sırrı başkana sözümüz var. Bu süreç akamete uğrarsa da, yine bunlar bir kötülük yaparsa, Kürtlere verdikleri sözleri tutmazlarsa da, eninde sonunda iktidar olacağız, Kürt ile Türk'ün kardeşliğini sağlayacağız. Bize emanettir.

        "BAŞKA BİR ŞEYDEN CEZA VER"

        Gürlek'i İstanbul'a başsavcı atadı ve adaleti katlediyor. Bu Akın Gürlek'i bir hatırlatalım. Bu Akın Gürlek geçmişte, ben kendisine seyyar giyotin diyordum. Çünkü o adalet sarayında Çağlayan'da mahkeme mahkeme gezdirildi. Nerede lazımsa oraya götürüldü. Orada İstanbul il başkanımızı siyasetten men eden kararını da, Gezi davasını, Kavala'yı, Can Atalay'ı, orada Sırrı Süreyya Önder'in geçen çözüm sürecinde Nevruz 2013'teki konuşmasından ötürü hapse attıran, daha sonra AYM'nin hak ihlali verip bozduğu kararı verirken, Sırrı Süreyya kürsüye gitti, baktı ona, "başka bir şeyden ceza ver, bundan verme" dedi.

        "DEMİRTAŞ GÜLİSTAN DEDİ"

        "Bundan ceza verirsen barış sürecinden ceza verirsin" dedi, "bir daha devlet barış sürecinden konuşacak adam bulamaz" dedi, sırıttı, inadına yaptı. Şimdi o Akın Gürlek, Selahattin Demirtaş'ın "her tarafı gülistana çevireceğiz" dediği konuşmayı, "Kürdistan deyip sonra kabristan dedi" diyor. Ama cümle alem biliyor ki Demirtaş gülistan dedi. İşte bu Akın Gürlek'in verdiği bu karar, Selahattin Demirtaş'ı içeri atan ve dayandıkları karar bu. Burada yeni çözüm süreci konuşup aynı celladı İstanbul'a koyup İstanbul'a kayyum atamaya çalışanların samimi olmadıkları açıkça ortadadır.

        "BİZ İYİ İNSANLARIZ"

        Sırrı Süreyya gibi, geçen sefer yolda bırakıp cezaevine atmalarına rağmen, o koca yürek yine barışı savundu. Ama her fırsatta bize bu Akın Gürlek'i ve ondan bu hizmeti bekleyenlerin samimiyetini de hepimize sorgulattı. Türkiye'de bir süreç geldiyse iktidar sayesinde değil, iktidara rağmen gelmiştir. İç ve dış konjonktür için verilen karar bunlara rağmen ilerlemektedir. Samimiyetten yoksundurlar ama iktidara rağmen gelen bu kararın sizin sayenizde olduğunu hep birlikte bilelim. Biz iyi insanlarız. Ben buradan bakınca karşımda bir sürü zorluğa, baskıya rağmen koşmuş, kulağını açmış bizi dinleyen, gönlünü açmış bizi dinleyen Vanlıları görüyorum."

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ