Bahçeli: TBMM'de komisyon kurulmalı
MHP lideri Bahçeli yaptığı açıklamada, "Mezkur hedefin uzun süreli kalıcı başarıya ulaşması 'terörsüz Türkiye' stratejisinin geniş bir toplumsal uzlaşmayla milli gayeler doğrultusunda inşasını gerektirmektedir. Bu kapsamda önümüzdeki dönemin yol haritasını belirlemek üzere anayasal görev, yetki ve sorumlulukla birlikte milli iradenin tecelligahı olan TBMM'nde bütün toplumsal kesimlerin temsilcileri olan siyasi partilerin katılımı ile bir komisyon kurulması akla en yatkın seçenektir" ifadelerini kullandı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yaptığı yazılı açıklamada, "Şayet doğru bakılırsa, şayet dikkatle okunup anlaşılırsa yaşanmış hayat ve hadiseler mecmuunun kovuklarından sızan ve süzülen tarihi tecrübeler istikbalin karanlıkta kalan noktalarını tıpkı bir deniz feneri gibi aydınlatacaktır." ifadelerini kullandı.
Bahçeli açıklamasında şunları kaydetti: "Elbette zaman geriye değil ileriye doğru akmaktadır. Ancak ilerinin ve ilerlemenin sırrına hakim ve vakıf olabilmenin gerek şartı adım adım yürünerek geride bırakılan çetin, çetrefilli ve çileli yolları her cihetiyle idrak etmektir.
Millet olmayı başarmış toplumlar tarihin fırtınalı dönemlerinde sadece ayakta kalmayı başarmakla iktifa etmemiş, sert ve şiddetli mücadele süreçlerinde akıl, ahlak, cesaret ve asalet cevherlerini elbirliğiyle gün ışığına çıkarmasını bilmişlerdir.
Hiç kuşku yoktur ki, milletleşme en medeni insanlık seviyesidir. Söz konusu yüksek demokratik ve gelişmiş beşeri mertebeden bihaber olanların komünal toplum önermesi emperyalizmin bayatlamış bir telkini, bayağı bir tembihidir.
Bu merkezde olmak suretiyle, Türk milleti tarihin gerisine asla düşmeyecek, etnik kalıntıların zoraki ittifakı veya kabilelere ayrılmış parçalı toplum yapısı halinde tarif, tahdit ve tefrik edilemeyecektir.
Devlet ve millet harici toplumsal sistem önerilerinin tartışılıp gündemde tutulması, bu öneri sahiplerinin ciddiye alınması abesin ve akıl dışılığın son eşiğinden başka bir şey değildir.
Türkiye’miz muktedir idare ve irade marifetiyle terörsüz geleceğin kalın perdesini aralamış, daralan husumet çemberini yarmak için vaziyet almış, milli birlik ve beraberliği bozucu tesirlere her kesimin katılım ve desteği mucibince, üstelik tamamıyla karşı ve kapalı bir evreye geçmiştir.
Bölücü terör örgütü PKK’nın 12 Mayıs 2025 tarihinde silahları bırakma ve örgütsel fesih kararını ilan etmesiyle hassas, nazik, kırılgan ve bir o kadar da sabır gerektiren yeni bir aşamaya geçilmiştir.
Provokasyon ortamının tahrik ve tahkimine, sudan sebeplerden dolayı yeşerecek alınganlıklara ve yanlış anlamalara fırsat verilmemelidir. Herkesin sorumlu bir dil kullanması, sonu uçuruma açılan polemik dehlizlerine kapılmaktan uzak durulması, siyasi ve ideolojik çıkar hesaplarına itibar edilmemesi, sağduyu ve aklıselimin çizgisinden sapılmaması hayati değer ve önemdedir.
Papaza kızıp oruç bozmak bizim itikat ve inancımızda olmayan bir şeydir. Türkiye Cumhuriyeti devleti meşru, hukuki, egemen varlığını sonuna kadar müdafaa etmekle birlikte, terörizmle müzakere ve mütareke çaba ve çalışmasında hiç olmamış, bundan sonra da olmayacaktır.
Gerçekçi, gelişmiş ve geniş kapsamlı barış gönüller ve görüşler arasında yapılandır. Barış tek kanatlı kuş değildir. Kaldı ki tek kanatla havalanmak mümkün değildir. İkinci kanadın takılarak uçuşun sağlanabilmesi milletimizin tamamının özverisine, özgüvenine, alicenaplığına, metanetine, duasına ve sahiplenmesine bağlıdır.
Türk milleti terörsüz Türkiye hedefini ve atılan sağlam adımları doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle sevinçle karşılamış ve bağrına basmıştır. Geldiğimiz bu süreçte Türkiye artık terörle anılan, hüzünlü manşetlerle hafızalara kazınan bir ülke olmayacaktır.
Terörsüz Türkiye, hukukunun üstünlüğünü esas alan eşit hak ve yükümlülüklerin egemen olduğu kapsayıcı ve kucaklayıcı, demokrasisini güçlendirmiş, ekonomik refahını artırmış bir Türkiye’dir.
Mezkur hedefin uzun süreli kalıcı başarıya ulaşması 'terörsüz Türkiye' stratejisinin geniş bir toplumsal uzlaşmayla milli gayeler doğrultusunda inşasını gerektirmektedir. Bu kapsamda önümüzdeki dönemin yol haritasını belirlemek üzere anayasal görev, yetki ve sorumlulukla birlikte milli iradenin tecelligahı olan TBMM’nde bütün toplumsal kesimlerin temsilcileri olan siyasi partilerin katılımı ile bir komisyon kurulması akla en yatkın seçenektir.
Teamüllere uygun olarak TBMM Başkanı’nın çağrısı ile 'Yeni Yüzyılın Terörsüz Türkiye Stratejisi; Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu' kurulması samimi teklif ve temennimizdir
Evvelemirde, komisyon çalışmalarının geniş katılımlı ve şeffaf yürütülmesi amacıyla, Gazi Meclis’te temsil edilen 16 siyasi parti temsilcilerinin bulunacağı komisyon 100 üyeden oluşmalı, çalışma şartlarına göre komisyonlar kurulmalıdır.
İkinci olarak, TBMM’de temsil edilen her siyasi parti en az bir üye ile temsil edilmeli, diğer üyeler grubu bulunan partilerin temsil oranına göre belirlenmelidir.
Üçüncü olarak, TBMM’de temsil edilen her siyasi parti komisyonda çalışmak üzere alanlarında uzman iki kişi görevlendirebilmelidir.
Dördüncü olarak, komisyon çalışma usul ve esaslarını kendi belirlemelidir. Beşinci olarak, TBMM Başkanı komisyona başkanlık etmelidir. Altıncı olarak, komisyonda kararlar salt çoğunlukla alınmalıdır.
Yedinci olarak da, komisyonda alınan kararlar milletvekilleri tarafından teklif haline getirilerek ilgili ihtisas komisyonlarına ve TBMM Genel Kurulu’na sunulmalıdır.
Bölgesel ve küresel gelişmelerin hız kazandığı; siyasi, ekonomik ve diplomatik ilişkilerin devamlı farklı yüz ve yönlerinin tezahür ettiği bir dönemde, Türkiye’mizin aracısız ve bağlantısız şekilde, yalnızca kendi imkanlarıyla terörsüz yeni yüzyılı inşa etmesi muazzam bir olaydır.
Hepsinden daha mühimi ise Türkiye’miz ülkeler arası ihtilafların çözüm adresi, diplomatik manevraların ve diyalog manivelaların güvenilir merkezi, barış ve huzur arzularının sivrilen mihveridir.
Uluslararası müesses nizamın aldığı yıkıcı darbelerle yeni bir dünyanın doğum sancıları günbegün yoğunlaşıyorken, iç cephe ve barış ortamımızı adil, adalet ve hakkaniyet ölçülerine müzahir olarak güçlendirmek hem tarihe, hem ecdada, hem de gelecek nesillere vefa borcumuzdur.
Bu borç mutlaka ödenecek, Türkiye Cumhuriyeti bölücü terör musibetini gündeminden söküp atacaktır. Statüko kaybetmiş, ezberler bozulmuş, tabular birer birer devrilmiştir. 27 Şubat İmralı çağrısıyla kabuğunu kıran, 10 Mart’ta PYD/YPG’nin silahları Suriye Arap Cumhuriyeti’ne teslim etmeyi, yeni yönetimin kurumlarına entegre olmayı bir mutabakat zaptıyla kabule dayanan, 12 Mayıs’ta ise PKK’nın silah bırakma ve fesih işlemini teyit eden zincirleme gelişmeler Türkiye ve bölge ülkeleri adına çok hayırlı adımlardır.
Ok yaydan çıkmıştır. Geriye dönüş yoktur. Bunun hilafına herhangi bir eylem, tertip, tuzak, kara propaganda ve ajitasyon vahim sonuçları teşhir edecek, tedavüle sokacaktır. Türkiye hepimizindir.
Türk milleti büyük ve kudretli bir ailedir. Merhum düşünürümüz Ziya Gökalp bir defasında şöyle yazmıştır: 'Türklerle Kürtler muazzez vatanımızı düşmandan, mukaddes dinimizi fesattan esirgemek için daima birlikte cihada atılmıştır.'
Ayrıca şunları ifade etmiştir: 'Milli Misakımızın Türklerle Kürtlere aynı kıymeti, aynı ehemmiyeti vermesi gösteriyor ki, Türklerle Kürtler arasındaki vefa bağları, sadakat rabıtaları her türlü tasvirin fevkinde bir samimiliğe maliktir.'
Bin yıldır biriz, beraberiz ve kardeşiz. Hep birlikte Türk milletiyiz. Hiçbir emperyalist komplo, hiçbir yabancı senaryo ve oyun, hiçbir yalan ve dedikodu aramıza giremeyecek, millet çınarında buluşan ebedi dost ve kardeşliği heba ve israf edemeyecektir.
19 Mayıs 1919’da Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışının bariz ve bilinen motivasyonu topyekun Türk milletinin bağımsızlığına duyduğu emsalsiz hayranlık, hürmet ve haysiyetli bağlılık olduğu tartışmasız bir tarih gerçeğidir.
Biri kadın, üçü çocuk 79 yolcu, altı at ve bir de otomobil ile 16 Mayıs 1919 Cuma günü öğleden sonra saat 16.30’da Galata Rıhtımı’ndan kalkan vapur üç günlük yolculuğun ardından 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a ulaşmıştı.
Samsun’a atılan ilk adım, girdiği dünya savaşında yıkılmış, parça parça edilmiş ve işgale uğramış mağrur İmparatorluğumuzun kırık dökük harabelerinden yeni bir Türk devletinin inşa amacıydı.
Bandırma Vapuru Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkülerini taşımıştı. Şunu bir defa kaydetmek ve açık açık ifade etmek arzusundayım ki, 19 Mayıs atılımı o güne kadar temerküz ve temayüz etmiş Türk devlet şuurunun ayağa kalkışı, kuvveden fiille geçişi, ölü toprağını üzerinden atışıdır.
Nitekim 19 Mayıs 1919, Türk devletinin asırlar içinde oluşturup olgunlaştırdığı muhteşem bir mukavemet yeteneğidir.
Muhasım ve müstevli unsurların işgal ve istilası gözü kapalı izlenemez, aciz ve korkak halde seyredilemezdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun üst düzey devlet ricali felaketleri göğüslemek, esaret ve sömürgeleşmeyi önlemek amacıyla ufuk ötesini kavrayan, muhtemel beka sorunlarını önceden sezen, aziz millet varlığının bekasını muhafaza için canını dişine takan bir akla, bir anlayışa, maşeri vicdanın sessiz çığlığına tercüman olan derin bir müktesebata haiz ve sahipti.
Bundan mütevellit, çareler aranmış, projeler hazırlanmış, bu süreçte de devletin her kademesinde görev alan vatansever ve milletsever kumandanlar ve siyaset insanları vazifeler üstlenmişti.
19 Mayıs hamlesi ezcümle Türk devletinin göz kamaştıran stratejik hamlesidir. Yıkım sürecinde dahi yeni bir Türk devletinin kuruluşunı düşünmek, bunu da zora ve zorbalığa direnerek hayata geçirmek esasen Türk milletinin zamanlar üstü muvaffakiyet beratıdır.
19 Mayıs 1919, 29 Ekim 1923’ün kuluçkasıdır. Tarihten ibret almayanların sonu ise vahi akıbettir.
19 Mayıs 1919’a müdrik olmayanların durmaksızın hamaset ve habaset saçmaları, tekrar Samsun’a çıkmayı duyuran aklıevvel ahmakların saçmalıkları aslında terörsüz Türkiye’den korkmaları, kendilerine ve küçücük siyasetlerine yer bulamayacaklarını hissetmiş olmalarından kaynaklanmaktadır.
Fakat korkunun ecele faydası yoktur. 19 Mayıs, zulme karşı milli onurun dik duruşu, taviz ve teslimiyeti reddeden şerefli tutumudur. 19 Mayıs, anlık dürtülerin veya dar bir kadronun kararı değil, Türk devlet aklının Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarıyla eyleme geçmesidir. Dün vatanı kurtarmak için sergilenen milli diriliş, bugün yine Türkiye Yüzyılına taşıyacak iradeyi ortaya koymaktadır.
Ülkemizin karşı karşıya kaldığı badireler dikkate alındığında Cumhur İttifakı temelinde şekillenen tarihi ve milli mutabakata aziz milletimizin sonuna kadar destek vereceğinden de şüphem yoktur.
1919’dan 2025 yılına kadar geçen 106 yıllık dönem tarihin yeniden uyanışına ve büyük Türk milletinin şahlanışına şahitlik etmektedir. Türk milletinin istiklal ve istikbali can pahasına korunacaktır.
Kim ne yarsa yapsın, hangi kirli ve karanlık hesabın içinde olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti devletini takatten düşürmeye kimsenin gücü ve nefesi yetmeyecektir. 19 Mayıs şuuru geçmişte olduğu gibi canlı, Samsun’a çıkan irade hala meydandadır.
Muhtaç olduğumuz kudret ise damarlarımızda akan kanda gizlidir. Bu düşüncelerle, 19 Mayıs 1919’un 106’ıncı yıldönümünde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Milli Mücadele kahramanlarımızı, aziz şehitlerimizi şükranla, minnetle ve rahmetle anıyor, muhterem hatıraları önünde hürmetle eğiliyorum. Türk gençliğinin ve Türk milletinin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı yürekten kutluyorum."