IICEC Direktörü Bora Şekip Güray: Enerji verimliliği faturayı düşürmek için önemli bir araç
Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) bu yıl 5.'sini paylaştığı 'Türkiye Enerji Verimliliği Görünümü 2025' raporunda modelleme ve senaryo analizleriyle, enerjide verimli büyüme perspektifinin somut enerji, ekonomi ve iklim katkılarını sundu. Rapora ilişkin Haberturk.com'un sorularını yanıtlayan IICEC Direktörü Bora Şekip Güray, raporda yer alan Verimli Büyüme Senaryosu'nda Türkiye'de atılacak verimlilik adımlarına da bağlı olarak 2053'e kadar enerji arzında yerliliğin yüzde 90'a ulaşabileceğini ve 2,1 trilyon dolarlık kümülatif ekonomik fayda elde edilebileceğini öngördüklerini ifade etti. Enerji verimliliğinin Türkiye için önemine dikkat çeken Güray, "Türkiye enerjide halen önemli ölçüde ithalatçı. Cari işlemler dengesine yansıyan bir faturamız var. Enerji verimliliği bu faturayı düşürmek için önemli bir araç" dedi

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) bu yıl 5.’sini paylaştığı 'Türkiye Enerji Verimliliği Görünümü 2025' raporunu paylaştı.
IICEC Direktörü Bora Şekip Güray, Türkiye Enerji Verimliliği Görünümü Raporu'nun detaylarını ve ülkemizin enerji verimliliği yolculuğunu Haberturk.com Enerji Editörü İrem Kuşoğlu Görgü'ye değerlendirdi.
"AMACIMIZ ENERJİ SEKTÖRÜNÜN GELECEĞİNE İLİŞKİN BİR PERSPEKTİF SUNMAK"
Raporun hazırlanma süreci hakkında konuşan Güray, "Biz Türkiye enerji görünümü çalışmasıyla başladık bu çalışmalar serimize. Buradaki amacımız enerji sektörünün geleceğine ilişkin bir perspektif sunmak ve bunu da senaryo bazlı olarak gerçekleştiriyoruz çünkü siz de biliyorsunuz enerji sektörü çok fazla belirsizliğe açık bir sektör" dedi.
Güray, belirsizliklerin kaynağı olarak teknolojik gelişmelerin yanı sıra iklim değişikliği, ekonomik ve politik riskleri işaret etti. Raporun uzun vadeli stratejik bir vizyon sunduğunu belirten Güray, "Enerjiye ve iklime dahil, ekonomiye dair göstergeleri inceliyoruz. Hangi senaryoda nereye doğru gidebiliriz, Türkiye için fırsat getiren senaryoları hayata geçirebilmek için öneriler geliştiriyoruz" diye ekledi.
"ENERJİ VERİMLİLİĞİ FATURAYI DÜŞÜRMEK İÇİN ÖNEMLİ BİR ARAÇ"
Türkiye’nin enerji verimliliği konusunda artıları ve eksilerine de değinen Güray, "Bizim enerji talebimiz hızla artıyor ve artmaya devam edecek. Medyan yaşımız 34, genç nüfusumuz var ve bu da enerji talebini artırıyor" dedi.
Enerji verimliliğinin Türkiye için önemine dikkat çeken Güray, "Türkiye enerjide halen önemli ölçüde ithalatçı. Cari işlemler dengesine yansıyan bir faturamız var. Enerji verimliliği bu faturayı düşürmek için önemli bir araç" dedi.
"ENERJİ PİYASALARI ÖNGÖRÜLEBİLİRLİĞİ SEVİYOR"
Güray konuşmasında ayrıca "Zayıf yönler diyebileceğimiz; pozitif ya da negatif olarak bugün için söyleyebileceğimiz alanlar diye baktığımız zaman şimdi bir de strateji çerçevesi var. İlki önceki yıllarda yayınlanmıştı bir yol haritası Türkiye'nin, ikincisi de geçen sene yayınlandı bir enerji verimliliği stratejisi ve yol haritası. Burada 2030 yılına kadar olan dönem için güzel iddialı hedefler var. Özellikle de enerji yoğunluğunu azaltmakla ilgili yani ekonominin enerji yoğunluğunu azaltmak, enerji verimliliğini artırmakla ilgili hedefler sayısal hedefler var. Bu önemli bir avantaj. Çünkü yön gösterici. Enerji piyasaları öngörülebilirliği seviyor tabii bu hem yatırımcı için öyle, hem tüketici için öyle, hem finans dünyası için öyle, hem teknoloji sağlayıcılar için öyle. Bu bence güçlü yönlerimizden bir tanesidir. Fırsatın olduğu alanlar potansiyelin yüksek olduğu alanlar bizim bu çalışmada çok detaylı baktığımız bir yer" ifadelerini kullandı.
KAMU-ÖZEL SEKTÖR-AKADEMİ BAŞARI ÜÇGENİ
Türkiye’nin enerji verimliliği alanında attığı adımların sadece teknik değil, aynı zamanda çok paydaşlı bir yönetişim modeliyle ele alınması gerektiğine dikkat çeken Güray, bu dönüşümün uzun vadede sürdürülebilirliğinin, kamu, özel sektör ve akademi arasında kurulacak güçlü iş birliğine bağlı olduğunu ifade ediyor. IICEC’in 'başarı üçgeni' olarak tanımladığı bu yapı, enerji sektörünün karmaşık ve çok boyutlu yapısına doğrudan karşılık geliyor.
Enerji sektörünün doğası gereği stratejik ve regüle edilen bir alan olduğunu belirten Güray, "Kamu tarafı strateji belirleyici ve politika yapıcı olarak kilit rolde. Ama yatırımlar özel sektör tarafından yapılıyor. Enerjinin tüketicisi de çoğunlukla özel sektör; otomotivden inşaata, çimentoya kadar tüm ekonomi enerjiye dayanıyor" diyerek çok katmanlı bir yapıya işaret ediyor. Bu nedenle Güray, yol haritalarının sadece kamu değil, özel sektör ve akademinin katkılarıyla, katılımcı bir anlayışla hazırlanması gerektiğini vurguluyor.
"VERİMLİ BÜYÜME SENARYOSUNDA 2053'E KADAR 2.1 TRİLYON DOLARLIK FAYDA"
Temiz enerji kaynaklarının payı hesaplanırken yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer enerjinin dikkate alındığı raporda, iki ayrı senaryoya yer veriliyor. Bu senaryolara ilişkin temel farklılıkları ise Güray şu şekilde açıklıyor:
"Baz senaryo bizim arzu ettiğimiz bir senaryo değil. Türkiye'nin son birkaç yıllık performansından da biraz daha kötü bir senaryo aslında. Daha çok son 10-15 yıllık performansın ortalamasına yakın bir senaryo. Elimizde artık daha iyi teknolojiler olduğu için baz senaryonun üzerinde bir performans bekleniyor. Ama esas önerdiğimiz senaryo verimli büyüme senaryosu. Birincil enerji yoğunluğu dediğimiz mesele metrikte baz senaryoda eğer bugüne yüz dersek, birinci enerji yoğunluğumuz 50’nin altına düşmüyor ama verimli büyüme senaryosuna 43’e kadar indirebiliyoruz. enerji dengesine enerji sistemi dinamiklerine baktığımız zaman çok çarpıcı farklılıklar getiriyor. Örneğin baz senaryoda yerlilik payı, ki bugün için üçte bir olduğunu söylemiştim, üçte ikiye çıkıyor 2053’te ama verimli büyüme senaryosunda yüzde 90’a çıkıyor. Yani bir tanesine 3’te 2 diğerinde, yüzde 90. Bu şu demek: Verimli büyüme senaryosuna bizim öngörümüz Türkiye, tükettiği her 10 birim enerjiden 9’unu kendisi üretebilir noktaya geliyor. Ne ile? Ağırlıklı olarak tabii yerli doğalgazı yerli petrolü var ama ağırlıklı olarak yenilenebilir enerji kaynaklarından. Ve yenilenebilir enerji kaynaklarında sadece elektrik üretiminde kullanarak değil aynı zamanda doğrudan ısıtma-soğutma gibi seçenekler de kullanarak. Örneğin jeotermal ile bölgesel ısıtma, jeotermal ile seracılık veya sürdürülebilir biyoyakıtlar gibi yenilenebilir kaynakları kullanarak. İkinci çarpıcı örnek emisyonlar. Türkiye'nin net sıfır taahhüdünü biliyoruz. Şimdi geçtiğimiz yıl örneğin 400 milyon tonun biraz üzerinde karbondioksit eşdeğeri bir emisyon envanteri var enerjiden kaynaklı Türkiye'nin. Baz senaryoda bu rakam çok fazla değişmiyor, çok aşağı inemiyor. Yani bu performans Türkiye'nin emisyon envanterini bırakın net sıfıra doğru götürmek, baz senaryodaki performanstan bahsediyorum, yüzde 20, yüzde 30 bile azaltamıyor onu görmüş olduk. Ama verimli büyüme senaryosu yarısının altında bir yere indirebiliyor yani 150- 200 milyon ton karbondioksit eşdeğeri bir yere gelebiliyor. Bu tabii net sıfıra oldukça yakın bir yer"
Ekonomik anlamda da senaryoda büyük farklılık olduğunu dile getiren Güray "Baz senaryo rakamında 2053’e kadar sağladığımız fayda 1.1 trilyon dolar kümülatif. Bu da oldukça önemli, iyi bir rakam ama verimli büyüme senaryosu 2.1 trilyon dolar. Yaklaşık 2 katlık bir fark var ve aradaki fark 1 trilyon dolar yani Türkiye ekonomisi için çok değerli çok önemli bir fark bu. Şimdi bunu ortalamaları konuşursak, yıllık ortalama diye bakarsak baz senaryoda 30 milyar dolarlık bir her yıl fayda yazabiliyoruz. Verimli büyüme senaryosunda, enerjide daha verimli büyüdüğümüz senaryoda, bu 58 milyar dolara çıkıyor yaklaşık 2 katlık bir fark var ama tabii sadece faydaya bakmak adil bir yaklaşım olmaz. Daha gerçekçi rasyonel bir bakışta bunun yatırım tarafına, maliyetine de bakmak gerekiyor yine. Baz senaryoda yıllık ortalama 9 milyar dolar bir yatırım ihtiyacı var, verimli büyüme senaryosunda 13 milyar dolar bir yatırım ihtiyacı var. Ama şimdi yinr 2 senaryoyu karşılaştırıp toparlarsak; Verimli büyüme senaryosuna yılda ortalama 4 milyar dolar daha fazla yatırım yapıyoruz ama bunun karşılığında yılda ortalama 28 milyar dolar daha fazla fayda edebiliyoruz. Yani 1’e 7 gibi güzel, hakikaten çarpıcı bir oran var. Esas fark da aslında buradan geliyor. Yani bu yerlikteki artış, emisyonlardaki azalış ve bunların sonucunda bunun tabi petrol fiyatları, doğalgaz fiyatları, kömür fiyatları, karbon fiyatlarıyla birleştiği vakit işaret ettiği yer işte 2.1 trilyon dolarlık bir ekonomik fayda. 2053’e kadar yılda ortalama 58 milyar dolar ve fayda maliyet çarpanı olarak bakalım yani ne koyup ne alıyoruz kabaca; ki 4,5 gibi bir rakam bu bu oldukça güzel, önemli önemli bir rakam, ki en önemli fark burası.
"DAHA MODERN, DAHA TEKNOLOJİ ODAKLI, DAHA DİJİTAL ŞEBEKELERİ İNŞA ETMEK DURUMUNDAYIZ"
Enerji verimliliği yatırımlarının yıllık 9 ila 13 milyar dolar arasında hesaplandığını vurgulayan Güray sözlerini şöyle devam ettirdi:
"Bu yatırımlar Türkiye'de de böyle olmak durumunda, ağırlıklı bir bölümü aslında özel sektör tarafından, kamu dışındaki yerlerden, özel sektörden ve tüketicilerden geliyor. Şimdi burada öngörülebilirlik konusu gündeme geliyor. Fiyatlar ne olacak? Stratejiler ne olacak? Regülasyon ne olacak? Regülasyon çerçevesinde olacak? Burada da kamu özel sektör akademi birlikte çalışarak daha öngörülebilir piyasalar tesis edilmesi yönünde fırsatlar var bu önemli bir alan. Ve yatırımlar için de kamunun tüm dünyada böyle Türkiye'de de bunun örnekleri var daha da arttırılmasını esasında öneriyoruz. Bazı alanlarda özellikle kamuda teşvik gibi, hibe gibi, işte pilot projeler gibi, bazı alanlarda kamunun ve finansman kaynaklarının da enerji verimliliği projelerin içerisinde daha fazla dahil edilmesi tabi bu çabalara güç katıyor dünyada da böyle, Türkiye'de de böyle ve böyle olmasını ilerde de öneriyoruz. Bu gene önemli bir ortak çalışma kesişim alanı. Bir diğeri de teknoloji. Teknoloji deyince tabi akademi. Yani yalıtım için örneğin daha iyi teknolojiler, yalıtım performansı ısı transferi performansını arttıran teknolojiler. Ulaşımda daha verimli taşıma seçenekleri yani toplu taşımadan tutun, elektrikli araçlara, elektrikli araçlar içindeki bataryalara kadar… Burada tabi yine kamu-akademi, özel sektör-akademi, kamu-özel sektör-akademi yine güzel işbirliği fırsatları var örneklerini görüyoruz, artmasını öneriyoruz. Bir diğeri şebekeler, iletişim şebekemiz kamu tarafına işletiliyor biliyorsunuz TEİAŞ. Dağıtım şebekemizin işleticisi de özel sektör kuruluşlarımız. Bunlar birlikte çalışıyorlar ve burada da yine teknoloji konusu var. Yani hem iletişim şebekemizi, hem de dağıtım şebekelerimizi daha ileriye taşımak durumundayız. Daha modern, daha teknoloji odaklı, daha dijital şebekeleri inşa etmek durumundayız. Yine burada da kamu-özel sektör-akademi birlikte proje geliştirmek ve hatta bölgeye dünyaya örnek olmak bakımından da güzel sinerjiler olduğunu düşünüyorum."
Özellikle son dönemde küresel gündemde ön plana çıkan yapay zeka teknolojilerinin enerji sektörüne etkisine de değinen Direktör, bu gelişmeyi çift yönlü okumak gerektiğini söylüyor. Bir yandan veri merkezlerinin artan enerji talebi, diğer yandan yapay zekanın sistem verimliliğini optimize etme kabiliyeti arasında bir denge kurulması gerektiğine işaret ediyor: "Yapay zekâ projeleri giderek daha fazla elektrik tüketecek ama aynı zamanda enerji sistemlerini daha verimli, daha öngörülebilir kılmak için kullanılabilecek. Bu, yönetilebilir bir süreç. Ancak kaynak tercihlerimiz – güneş, rüzgar, batarya, nükleer ya da doğalgaz – bu sistemlerin sürdürülebilirliğini belirleyecek.”
Kimi ülkelerde yapay zekâ destekli veri merkezlerinin doğrudan yenilenebilir enerji kaynaklarıyla bütünleştirildiğini, kimilerinde ise nükleer veya doğalgaz gibi baz yük sağlayıcıların tercih edildiğini belirten Güray, Türkiye için de bu dinamiklerin enerji arzı tarafında yeni ihtiyaçlar yaratacağını ifade ediyor. "Bu dönüşüm arz yapımızda değişiklikleri beraberinde getirebilir. Yeter ki bu süreç bütüncül, veriye dayalı ve iş birliğine açık şekilde yönetilsin" dedi.