'Çaya bisküvi banma'nın püf noktaları
Roma döneminden 16. yüzyıl denizcilerine, Kraliçe Victoria'dan bize... 'Banmak' sadece alelade bir alışkanlık değil, evrensel bir ihtiyaç! Peki 'çaya bisküvi banma'nın incelikleri neler?
Havalar soğuyunca kendime yeni bir bağımlılık edindim: Çaya bisküvi banmak!
Son zamanlarda bisküviyi tam da dağılmak üzereyken çaydan alıp ağzıma atmanın verdiği mutluluğu hiçbir şeyden alamıyorum. Özellikle yemeklerden sonra beynimin içinde “Bir çay koyayım, yanına da banmalık bir şey bulayım…” sesleri yankılanıyor. Sanki bisküvinin tadı çayla buluşunca katlanıyor, keyfi bambaşka bir hal alıyor.
Bisküvi satın alırken de kriterim belli: “Çaya batırmalık olacak.” Yani bir anda dağılmayacak, elime bulaşmasın diye çikolata kaplı olmayacak, hafif dayanıklı olacak! Benim gibi çay-bisküvi tutkunları için bu minik ritüel, öğle ya da akşam yemeğinden sonra yapılabilecek en keyifli kaçamaklardan biri.
Ama aslında bu masum alışkanlığın kökeni sandığımızdan çok daha eski. Bisküvinin tarihi M.Ö. 3. yüzyıla, Roma dönemine kadar uzanıyor. ‘Biscuit’ kelimesi Latince ‘bis coctum’dan geliyor; yani ‘iki kez pişirilmiş.’ O zamanlar bisküvi, ince ve sert bir hamurdan yapılır, düşük su oranı sayesinde uzun süre dayanırdı. Eski Romalılar bu taş gibi bisküvileri şarap veya suyla yumuşatırdı. Bu geleneğin izlerini bugün İtalyanların iki kez fırınlanan, kahveyle servis edilen ‘biscotti’lerinde görmek mümkün.
Benzer gelenek Anadolu’da da mevcut: Yüzyıllardır ekmekler uzun süre saklanabilsin diye kurutulur, ihtiyaç duyulduğunda suya batırılarak yumuşatılır ve öyle tüketilirdi.
Batırma geleneği 16. yüzyılda denizcilerde de devam etti. İngiliz denizciler ‘hardtack’ yani peksimet denilen sert bisküvileri kahve gibi içeceklerle yumuşatıyorlardı. 19. yüzyılda ise Victoria Dönemi İngiltere’sinde çay kültürü yayılınca, bisküviler çayla buluştu. Gerçi o zamanlar yüksek sosyete bu davranışı pek hoş karşılamaz, daha çok çocuklara veya işçilere özgü sayardı. Ama Kraliçe Victoria’nın bile çayına bisküvi banmayı çok sevdiği rivayet ediliyor.
Geçmişten günümüze uzanan bu batırma geleneği, bugün de fazlasıyla devam ediyor. Ancak ne kadar basit görünse de, işin birtakım incelikleri var. Doğru açı, ideal sıcaklık ve bisküvinin dokusu… Dikkat edilmesi gereken çok ‘detay’ var!
DOĞRU BARDAK VE YATAY AÇI
Çaya bisküvi banma keyfi, doğru bardağı seçmekle başlıyor. Kabul edelim, ince belli çay bardağının keyfi bir başka… Ama iş bisküviye gelince işler karışıyor. Çünkü o zarif bardaklara bisküviyi sığdıracağım derken, genelde yarısı dibe çöküyor. Bu yüzden ister kupa, ister fincan tercih edin; ağız kısmının geniş olmasına dikkat edin. Çünkü geniş ağızlı bir bardak seçildiğinde bisküviyi ‘doğru açıyla’ çaya batırabilirsiniz.
Eğer bugüne kadar bisküviyi dik bir şekilde daldıranlardansanız, yanlış yapıyormuşsunuz! Uzmanlara göre bisküviyi neredeyse yatay bir açıyla daldırmak gerekiyor. Böylece yalnızca bir yüzeyi ıslanıyor, bisküvi hem daha dayanıklı kalıyor hem de birkaç kez batırılıp çıkarılabiliyor, üstelik dağılmadan.
DOĞRU ÇAY SEÇİMİ
Bir bisküviyi çaya batırdığınızda, çayın aroması ve yoğunluğu doğrudan bisküviye geçiyor. Bu yüzden çay seçimi oldukça önemli. Kişiden kişiye değişir elbette ancak gövdesi güçlü, aroması yoğun ve dengeli burukluğuyla damakta kalıcı bir tat bırakan bir çay seçilebilir.
BİSKÜVİ KAZALARINI ÖNLEMEK İÇİN DOĞRU SICAKLIK!
Çayın sıcaklığı da bisküviyi doğru şekilde banmanın gizli anahtarı olabilir. Çünkü çay ısındıkça, bisküvinin içindeki şeker, yağ ve nişasta çözülmeye başlıyor. Bu da bir süre sonra bisküvinin kendi ağırlığına yenik düşmesine neden oluyor. Çok sıcak çay, bisküviyi adeta saniyeler içinde eritip ‘bisküvi kazaları’na yol açabiliyor. Uzmanlara göre çay için ideal sıcaklık yaklaşık 80 derece. Ancak bu da bisküviye göre değişebilir. Kimi bisküvi serttir, biraz daha sıcak ister, kimi ise naziktir, fazla ısıyla hemen dağılır. Yani işin sırrı, ısının ayarı ve bisküvi kıvamı arasında dengeyi bulmak…
ZAMANLAMA ÖNEMLİ
Tıpkı sıcaklık gibi, batırma süresi de bisküvinin türüne göre değişiyor. Ancak hangisini seçerseniz seçin, bisküviyi iki saniyeden az ya da beş saniyeden fazla çayda tutmamak gerekiyor. Çünkü o birkaç saniye, bisküvinin kaderini belirliyor! Bisküvinin yüzeyinde minik kabarcıklar belirmeye başladıysa, bu ‘çöküş yaklaşıyor’ sinyali demek! Sert yapılı bisküviler için 3–5 saniye ideal kabul edilirken, daha yumuşak bisküviler 2–3 saniyeden fazla dayanmıyor. Daha fazla bekletirseniz çayınızın dibine çökmüş ‘tatsız’ kalıntılar görebilirsiniz.
DOĞRU BİSKÜVİYİ SEÇMEK
Gelelim en kritik soruya: Batırmak için en iyi bisküviler hangileri? Elbette bu tamamen damak zevkine bağlı, ama birkaç genel öneri var. Çok yumuşak veya aşırı sert bisküvilerden uzak durmak en iyisi. Orijinali Fransızca ‘Petit Beurre’ olan petibörler, sade ve kuru yapısıyla benim zevkime göre değil. Çikolata kaplı olanlar ise ele bulaşıyor ve banmak neredeyse imkânsız. Favorim, orta sertlikte, arasında ya da içinde krema veya çikolata bulunan yulaflı bisküviler. Bu tür bisküviler çaya batırıldığında ne çabuk dağılıyor ne de tadı kayboluyor.
BİLİM DE ‘YULAFLI’ DİYOR
Üstelik bunu sadece ben değil, bilim insanları da söylüyor. 2022 yılında yapılan bir araştırmada çaya banmak için en iyi bisküvi araştırılmış ve birinci sırayı yulaflı bisküviler almış. British Medical Journal’ın yılbaşı sayısında yayımlanan ve The Independent gazetesinde yer alan çalışmaya göre, yulaflı bisküviler yapısal bütünlüğü sayesinde çaya batırmak için en dayanıklı tür olarak öne çıkmış. Araştırmada bisküvilerin emicilik oranı, kıtırlığı ve batırma sonrası dayanıklılığı ölçülmüş; yulaflı bisküviler çaya yaklaşık 34 saniye dayanarak en uzun sürede dağılmadan kalmayı başarmış.
Fındık ve çikolata parçacıklı kurabiyeler veya portakallı bisküviler de çayla birleşince hoş bir aroma veriyor ama tercihim yine bilim insanlarının söylediği gibi yulaflılardan yana… Bir de dağılmadan yakalayabilirsem, o günün güzel geçeceğinden şüphe yok!