Meclis araştırma komisyonunun İliç raporu
Erzincan'ın İliç ilçesinde meydana gelen maden kazasını araştırmak üzere kurulan Meclis komisyonu, raporunu hazırladı.

13 Şubat 2024'te Erzincan'ın İliç ilçesinde Anagold Madencilik'in işlettiği sahada meydana gelen maden kazasını araştırmak üzere kurulan TBMM Komisyonu çalışmalarını tamamladı.
Komisyon raporunun tamamına bu linkten ulaşılabilir.Hazırlanan raporun 76 maddelik sonuç bölümünde şu tespit ve öneriler yer aldı:
Altın madeni çok eski dönemlerden beri farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Altın; ödeme aracı olarak, değer saklama ve yatırım için, süs eşyası yapımı için, bazı teknolojik araç gereçlerin yapımında kullanılan değerli ve stratejik öneme sahip madenlerden biri olmuştur. Bu stratejik öneme sahip madenin ekonomik katkısı, bölgesel istihdam ve ulusal kalkınma açısından büyük bir öneme sahip olmakla birlikte, yaşanan kaza iş güvenliği, güvenli üretim ve çevresel koruma önlemlerinin hassasiyetini bir kez daha yasama organının gündemine taşımıştır.
Madencilik sektörü, birçok bilim dalının ve uzmanlık alanının kesişim noktasında bulunduğu için, madencilik faaliyetleri mevzuat ve düzenleme açısından idarenin farklı kurumlarının etki alanında yer almaktadır. Bu sebeple mevzuat düzenleme çalışmaları, İdarenin farklı kurumlarının görev ve sorumluluk sınırlarının çizilmesi, ortak çalışma alanlarının belirlenmesi süreçleri ile izin, denetleme, izleme süreçlerinin etkinliği için önem taşımaktadır.
Bu bölümde, soruşturmak ve yargılamak gibi yargısal görevi olmayan Araştırma Komisyonu olarak, Anayasa’nın 138. maddesi çerçevesinde yasama ve yargı erkleri arasındaki görev ayrımını da titizlikle gözeterek bir daha benzer kazaların olmaması ve güvenli madencilik faaliyetleri için birçok öneri sıralamıştır. Kanun koyucu sıfatıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu alanda yapacağı yasal düzenlemelere altlık oluşturulması hedefiyle öneriler genel bir çerçeve içerisinde, geniş bir şekilde sunulmuştur. Bu anlamda sonuç kısmı, mümkün olduğunca aynı konuda iletilen farklı önerileri de kapsayacak şekilde geniş tutulmaya çalışılmıştır.
Ülkemizde benzer kazaların bir daha yaşanmaması için alınması gereken tedbirler, altın madeni sektöründe iş sağlığı ve güvenliğinin iyileştirilmesi, çevre sağlığı ve halk sağlığı açısından olumsuz etkilerinin izlenmesi ve bertarafı, çevresel etki süreçlerinin izlenmesinin şeffaflaştırılması, çevresel etkilerin önlenmesi, faaliyetten etkilenen maden sahalarının eski haline getirilmesi, madencilik eğitimi, altın madenlerinde güvenlik ikliminin kurumsallaştırılması, altın madenin milli menfaatler doğrultusunda değerlendirilmesi dahil bir çok başlıkta, madenleri ekonomiye kazandırırken “önce insan, önce çevre, sonra güvenli madencilik” anlayışıyla yürütülen güvenli ve sürdürülebilir altın madenciliği mimarisinin ve politikalarının geliştirilmesine yönelik öneriler maddeler halinde aşağıda sunulmaktadır.
1- Altın madeninin üretim görünümü:
Altın, dünyanın hemen her bölgesinde tarihin her döneminde kabul gören ve yüksek önem atfedilen bir maden olmuş, özellikle finans sisteminde stratejik bir rezerv aracı konumunu hep korumuştur. Bu sebeplerle altın üretimi her dönemin gündemi olmuştur. Dünya genelinde 1900’lü yılların başında 400 ton olan altın üretimi sürekli bir artış göstererek 1936’lardan itibaren 1.000 tonların üzerine çıkmıştır. 2. Dünya Savaşı’nı müteakip ortalama 900 tonlarda seyreden üretim değerleri 1957 yılından itibaren 1.000 ton üzerine çıkarak sürekli bir artış göstermiştir. 1990’lı yıllardan itibaren 2000 tonun üzerinde, 2013 yılından itibaren de 3.000 ton üzerinde üretim değerleriyle karşılaşılmaktadır. Üretim, 2022 yılında ise 3634 ton, 2023 yılında 3644 ton olarak gerçekleşmiştir.
Tarihi olarak bakacak olursak, Osmanlılar dönemi boyunca işletilen altın-gümüş madenleri hazine için kaynak oluşturmuştur. 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte durdurulan Çanakkale-Kartaldağı-Astyra madeni, Anadolu’da işletilen Osmanlı döneminin son altın madenidir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, yeraltı kaynaklarının devlet eliyle çıkarılması ve değerlendirilmesi amacıyla, 1933 yılında Ekonomi Bakanlığı’na bağlı “Petrol Arama ve İşletme” ile “Altın Arama ve İşletme İdaresi” adıyla iki bağımsız kurum kurulmuştur. Daha sonra madenlerin gerekli jeoloji ve madencilik yöntemleriyle sistemli olarak araştırılması ve işletilmesi amacıyla 22 Haziran 1935 tarihinde 2804 sayılı Kanunla Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kurulmuştur.
MTA Genel Müdürlüğü bünyesinde, 1991 yılında kurulan altın pilot tesisinde Gümüşhane-Mastra altın cevherlerinden liç yöntemiyle altın elde edilerek ilk altın dökümü gerçekleştirilmiştir.
Cumhuriyet döneminde resmi olarak ilk altın üretimi 2001 yılında İzmir-Bergama’da Ovacık altın madeninde başlamıştır. Ovacık altın madeninden sonra, diğer madenler de onu izlemiş ve günümüzde 16 farklı tüzel kişilik (12 yerli, 2 yerli + yabancı ve 2 adet de yabancı sermayeli) tarafından 22 ayrı tesis alanında, 32 ruhsatta altın üretimi gerçekleştirilmektedir.
Ülkemiz üretimi başlangıçta 1,4 ton/yıl seviyesindeyken yeni açılan altın madenleri ve gerçekleştirilen kapasite artışları ile 2011 yılından itibaren 20 tonu aşmıştır. Üretim miktarı 2020 yılında 42 ton ile zirve yapmış olup, 2022 yılında 31 ton olarak gerçekleşmiştir. 2001-2022 yılları arası Türkiye toplam altın üretimi 452 ton olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin yıllık altın üretimi 2023 itibarıyla 36,24 ton civarında gerçekleşmiş olmasına karşın bu değer dünya altın üretiminde çok düşük bir orandır. Türkiye’nin altın potansiyelin daha büyük olduğu tespitleri yapılmıştır. Bu potansiyelin doğru ve güvenli bir şekilde üretime dönüştürülmesi madenciliğin ülke ekonomisine katkısını arttıracaktır.
Türkiye’nin 2014-2023 yıllarında gerçekleştirdiği külçe altın ithalat ve ihracat verilerine bakıldığında, külçe altın dış ticaretinin yıllar içerisinde altının değeri, finansal ihtiyaçlar, üretici sektörün talebi gibi çeşitli parametrelere bağlı olarak değişkenlik gösterdiği gözlemlenmekle birlikte, genellikle önemli ölçüde dış ticaret açığı verildiği görülmektedir. 2023 yılında yaklaşık 3,9 milyar ABD Doları değerinde altın ihracatına karşılık 29,5 milyar ABD Doları altın ithalatı gerçekleşmiş olup sadece bu üründen kaynaklı dış ticaret açığı 25,6 milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiştir.
Bir yandan kabul gören ve yüksek önem atfedilen bir maden olması, özellikle finans sisteminde stratejik bir rezerv aracı konumunu koruması nedeniyle üretilmesinin ihtiyacı, diğer yandan altın madeni üretiminin büyük bir oranda siyanürle altın kazanımında olduğu gibi fiziksel ve kimyasal süreçlerden geçirilerek yapılması, bir diğer yandan da Türkiye altın madenciliği sektöründeki son yıllardaki üretimsel gelişmeler; çevresel etki değerlendirmesi, teknoloji kullanımı, üretim metodları, iş yeri güvenliği, sağlık etki değerlendirmesi, denetleme, izleme, rehabilitasyon, eğitim, vergilendirme ve ekonomiye kazandırma, katma değeri yüksek uç ürünlere dönüştürülmesini destekleme alanları dahil geniş bir çerçevede yasal, teknik ve idari düzenleme yapma, mevzuat geliştirme, güvenli, sorumlu altın üretimi kriterlerini ve standartlarını belirleme ve uluslararası standartları takip ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.
2- 3213 sayılı Maden Kanunu’ndaki tanımlamalara uygun olarak her maden grubu için, özellikle Araştırma Komisyonu konusu olan altın madenciliği ve güvenli altın madenciliği mimarisi için ayrı izin, izleme, denetim ve uygulama standartları ve kılavuzları oluşturulmalıdır.
Ülkemizdeki tüm madencilik mevzuatı taranarak, yalnızca altın madenciliğini ilgilendiren spesifik konularda ayrı bir mevzuat düzenlemesi yapılması değerlendirmelidir.
3- Maden işyerlerinin çalışan başına ölüm oranında ilk sırada yer alması nedeniyle, tüm maden işyerlerinde bir güvenlik politikası oluşturulmalı ve bu politika çerçevesinde tüm taraflar bilinçlendirilerek görev, yetki ve sorumlulukları konusunda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
4- 3213 sayılı Maden Kanunu’na göre; onaylanmış işletme projesinde beyan edilmiş olan termin planında öngörülen veya gerçekleştirileceği beyan edilen üretim miktarının, Kanun hükmüyle sınırı belirlenmiş koşulu sağlayamaması halinde, başka bir ifade ile henüz maden işletme faaliyeti başlamadan planlanan termin planının gerisinde kalınması halinde, bir yaptırım öngörülmekte hatta ruhsat iptaline dahi imkân verilmektedir. Ancak onanmış termin planının önünde seyreden projeler ile ilgili ise herhangi bir sorgulama ve/veya sebep sonuç ilişkisi arama ve gerek olması halinde bu doğrultuda bir yaptırımda bulunmaya dair bir kanuni düzenleme mevcut değildir.
Bu kapsamda anılan madde hükmünün işletme projelerinde beyan edilen termin planlarını daha yakından izlemeye olanak sağlayacak şekilde revizyonuna gidilmesi değerlendirilerek kamuoyunda “üretim baskısı” olarak ifade edilen, işletmenin öngörülen termin planının önünde seyretmesi hususlarının daha yakından izlenebilmesi, bu noktada hak sahiplerinin hesap verebilirliğinin artırılması, ayrıca ilgili kamu kurumları tarafından üretim faaliyeti noktasında sektör önceliklerini, trendlerini vs. anlama ve anlamlandırmada, denetim planı başta olmak üzere çeşitli politikalar geliştirmede kolaylık sağlayacak önemli veriler sağlayacağı düşünüldüğünden bahse konu madde hükmünde değişiklik yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
Madencilik faaliyetlerine ilişkin olarak beyan edilen termin planı, aslen firmanın o ruhsat sahası için öngördüğü hususların yanı sıra bahse konu ruhsat sahası için sahip olunan kapasite ile doğrudan ilgili ve ilişkili olması sebebiyle plan üzerinden (örneğin ± %20) bir sapmaya/farka izin verilmemesi, planın gerisinde kalınması halinde gerekçe ve izahat talebi ile planın revizyonu ve idari yaptırım, planın önüne geçilmesi halinde ise gerekçe ve izahat talebi ile planın revizyonunun talep edilebilmesini teminen, 3213 sayılı Kanun’un 24’üncü maddesinin on ikinci fıkrasının değiştirilmesi gereklidir. Ayrıca yapılacak değişiklikle, herhangi bir sebepten dolayı üretim faaliyetleri durdurulan sahalar için hâlihazırda talep edilen, teknik raporlarda beyan edilen işletme güvenliğini sağlamaya yönelik faaliyetlerin beyan edilen süre içerisinde yerine getirilmemiş olması için de caydırıcı yaptırım sağlamanın önünün açılacağı değerlendirilmektedir.
5- Maden atık bertaraf tesislerinin inşaat uygulama projelerinin deneyimli proje firmaları tarafından hazırlanmasının sağlanması amacıyla proje firmalarının yeterliliğine ilişkin yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
6- Altın madenciliği ile ilgili maden atıklarını ve maden atıkları bertaraf tesislerini düzenleyen mevzuat, uluslararası standartlardaki gelişmelerine uygun şekilde belli periyodlarda gözden geçirilmelidir. Altın üretim tesislerinin her biri için, mevzuat çerçevesinde ayrı ayrı işletme, bakım ve izleme süreçleri kılavuzu ve rehberi hazırlanarak her ayrıntı düzenlenmelidir.
7- İlgili kurumların mevzuatlarında gerekli yasal düzenlenmeler yapılarak, maden atıklarının eşgüdüm içinde yönetimi, güvenli ve çevreye zarar vermeyecek, denetlenebilir, doğrulanabilir, sürekli iyileştirmeye açık tesisler olarak işletilmesi sağlanmalıdır.
8- Türkiye’de altın madenciliği özellikle son 10-15 yılda gelişen bir sektördür. Son yıllarda gelişen altın madenciliğinde özel zenginleştirme yöntemleri kullanılmakta olup bunlardan biri yığın liç metodudur. Ülkemizdeki altın üretimi sektöründe meydana gelen gelişmeler de göz önüne alınarak, yığın liç kavramını bir bütün ve detaylı olarak tanımlayan; yığın liç tasarımının, projesinin, işletiminin ve uygulamasının dinamik bir süreç olduğundan hareketle yeni gelişen durumlara göre güncellenmeni ve denetimini de içeren, geniş kapsamlı, bütüncül bir mevzuat çalışması yapılmalıdır.
Yığın liçi tesislerinin işletme ve kapatma sürecinde duraylılığına ilişkin ölçüm ve değerlendirme sonuçlarını sunmaları hususu mevzuatta açıkça düzenlenmeli ve denetimlere ilişkin hususlar gözden geçirilmelidir.
Yığın liç süreçlerine ilişkin kazaların hangilerinin “büyük endüstriyel kaza”, hangilerinin ise “büyük kaza” grubuna gireceği ile ilgili sınır net bir şekilde çizilmeli ve bu hususta bir mevzuat çalışması yapılmalıdır.
9- Yığın liçi bünyesinde drene olamayan akışkan miktarını ölçmek, akışkanın stabilite üzerindeki olumsuz etkisini azaltmak ve olası tehlikeli durumlara karşı önceden tedbir almak amacıyla; liçin farklı basamaklarına gözlem kuyularının yerleştirilerek ölçüm alınması ve bunların kayıt altına alınması süreçleri bütüncül bir bakışla düzenlenmelidir.
10- Madencilik sektöründe yığın liç tesislerinin etkin bir yönetim modelinin oluşturulması amacıyla; projelendirme, tasarım, inşaat ve işletme, çevre ve insan sağlığına zarar vermeyecek üretim, denetim, izleme, kapatma projesinin ve kapatma sürecinin denetimi ile ilgili usul ve esasların düzenlenmesi amacı ile ilgili mevzuat güncellenerek, geliştirilerek bu iş ve işlemlerin yürütülmesine dair görev dağılımlarının ve gereken iş birliklerinin net bir şekilde belirlenmesi sağlanmalıdır.
11- Yığın liç tasarımı yapan mühendislik firmalarının sahada uygulama çalışmaları yapılırken, kontrol, uyarma ve revizyon görevlerini yerine getirmesini ve tasarımı dimanik süreçlere uygun olarak güncellemesi görevini yerine getirmesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
12- Planlama ve üretim faaliyetleri sırasında da yığın liç alanlarının denetlenmesine yönelik çalışmalar ayrıntısı ile yapılmalıdır. Ayrıca, madenlerdeki faaliyetleri denetleyecek personelin konusunda uzman ve yeterli tecrübeye sahip olmasını sağlayacak tedbirler alınmalıdır.
13- Meydana gelen kaza olayında, yığın liçinin depolandığı bölgenin eğimli coğrafi koşulları ile bu durumun meydana gelen kazaya etkisi birlikte değerlendirildiğinde, liç sahalarının fizibilite çalışmalarının ve mühendislik çalışmalarının bilimsel yollarla yapılması ile proje denetiminin gerçekleştirilmesinin maden kaynaklarının daha ekonomik olarak değerlendirilmesine katkıda bulunacağı açıktır.
Sahaya ve sahadaki gelişmelere uygun olmayan bir mühendislik tasarımıyla işletilen bir altın madeninde işletme tarafından da gerekli organizasyonel önlemlerin alınmaması halinde benzer bir kazanın tekrar yaşanması olasıdır.
Güvenlik katsayısı, tesisin güvenli olup olmadığını gösteren kriterlerden biri olarak tüm dünyada kullanılmaktadır. Bununla birlikte güvenlik katsayısı; tasarımcı tarafından saha verilerine, liçin fiziksel ve kimyasal özelliklerine, laboratuvar testlerine, işletme koşullarına dair verilerin girdilerine dayanan bir duraylılık modellemesi sonucu ortaya çıkan bir rakamdır.
Bu nedenle; genel parametrelerin yanında, özellikle liç sahalarının şev stabilitesi, hidro-jeolojik durum ve liç sahasının duraylılığını etkileyecek faktörler ile iklim, depremsellik ve su kaynaklarına yakınlık gibi çevresel ve jeolojik etkenler projelendirme ve işletme aşamasında değerlendirilmeli ve işletme güvenlik katsayısının belirlenmesinde ana parametrelerden biri olmalıdır.
Ancak laboratuvar verileri ile saha işletme verilerindeki farklılıklar, güvenlik katsayısında belirsizliği arttırmaktadır. Bu sebeple, sadece güvenlik katsayısının istenilen kriterleri sağlaması tesisin güvenli olduğu yönünde algılanmamalı, güvenlik katsayısına etki eden diğer faktörlere, örneğin risk değerlendirmesi aşamasında ortaya konulan kritik kontrollerde, bunlara ilişkin izlemelerde ve bu izlemelerin sonuçlarına göre alınacak önlemlerde eksiklik olmaması ve bunların bağımsız denetimlerinin yapılması sağlanmalıdır.
Yığın liçi tesislerinde inşaat ve işletme döneminde jeoteknik parametrelerdeki değişikliklere göre gerekirse tesisin tasarımı yeniden gözden geçirilmelidir.
14- Altın madenciliği özelinde, yığın kapasite takibi ve izlemesinin gerçekleştirilmesi hususunda düzenleme yapılmalıdır. Yığın liç vb. operasyonlarda yürütülen faaliyetlerin nitelikli bir şekilde kayıt altına alınması, gerek iç denetim gerekse dış denetim noktasında nitelikli kararlar alınmasına katkı sağlayacaktır. Bu doğrultuda; özellikle yığın liç operasyonu yürüten firmalar özelinde mevzuatta yapılacak bir düzenleme ile yığın liç alanına serimi gerçekleştirilen malzeme özelliklerinin akredite bir laboratuvar aracılığıyla (iki hafta gibi) belli aralıklarla ortaya konması ve bu verilerin (gerek serilen cevher miktarı gerekse sisteme beslenen solüsyon miktarı vb.) düzenlenecek bir mevzuat çerçevesinde değerlendirilmesi sağlanmalıdır.
15- Yığın liçi ve maden atığı bertaraf tesislerinin planlama aşamasında yapılan duraylılık analizlerinde kullanılan yöntemler ve analizleri gerçekleştiren personelin nitelikleri hazırlanacak rehberlerde belirlenmeli, yüksek riskli tesislerde gerekirse analizler için bağımsız inceleme talep edilmelidir.
16- “Yığın liçi” ve “pasa” depolama alanlarında sismik parametrelerin seçiminde sahaya özel sismik değerlendirme sonucuna göre verilen kararların güncellenen sismik değerlere göre yeniden gözden geçirilmesi yerinde olacaktır.
17- İlgili tesisler için “İzleme Rapor Formatı” ve “Maden Sektörü Kontrol Formu” gözden geçirilerek duraylılık izlemelerine yönelik işletmeci yükümlülükleri açıklığa kavuşturulmalıdır.
18- Yığın liçinin olduğu alanlardaki ıslatmalardan dolayı çatlaklar ve çökmeler oluşabileceğinden bölgedeki stabilizasyon kontrol cihazlarının aktif olması sağlanmalı ve olumsuz bir durum gözlendiğinde tedbir alınmasını sağlayacak ve kontrol edecek (müşavirlik firmaları’nın görevlendirilmesi gibi) bir sistem oluşturulmalıdır.
19- Altın madeni üretim işletmelerinin çevresel etki ile ilgili tüm ölçümlerini ve analizleri şeffaf ve hızlı bir şekilde kamuoyu ile paylaşması hesap verilebilirlik, izlenebilirlik ve altın madenciliği algısı açısından önemli bir husustur. Bu sebeplerle, özellikle altın madenciliği alanında izleme süreçlerinin, çevresel etkiler açısından özellikle suya, havaya, toprağa olan etkileriyle ilgili rutin veya rutin dışı ölçümlerin izlenmesi süreçlerinin kamuoyu ile anında paylaşılmasını sağlayacak düzenlemeler geliştirilmelidir.
20- Altın madenciliği iç denetim prosedürlerinin oluşturulmasına ilişkin kurallar mevzuatla açıkça düzenlenmelidir. Çalışanları, iş güvenliği uzmanlarını, mühendisleri, yöneticileri ve işverenleri kapsayan bir süreç olarak geliştirilen iç denetim etkinlikle işletilmelidir. Denetimlerde yetkilendirilmiş tüzel kişilerin sorumluluk ve yetkileri artırılmalıdır. 3213 sayılı Kanun’da “Yetkilendirilmiş Tüzel Kişiler (YTK)”; “Genel Müdürlükçe yetkilendirilen, bu Kanun kapsamında Genel Müdürlüğe verilmesi gereken rapor, proje ve her türlü teknik belgeyi hazırlamaya yetkili ve bunlardan sorumlu olan, şirket hisselerinin yarısından fazlasının sahibinin mühendis olduğu ya da bünyesinde nitelik ve nicelikleri yönetmelikle belirlenen mühendisler çalıştıran maden arama ruhsat sahibi veya işletmesi olan tüzel kişiler” şeklinde tanımlanmıştır. Bu Kanun kapsamında tanımlanan işlemleri yapmak üzere kurulan yetkilendirilmiş tüzel kişiler, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden yetki belgesi almakla yükümlüdür. Teknik belge sunma dışında YTK’ların maden sahalarının denetiminde yetki ve sorumlulukları yeniden düzenlenmelidir.
YTK Yönetmeliğinin 10’uncu maddesinin on sekizinci fıkrasında yer alan; “İlgili yılın nisan ayından başlamak üzere YTK’lar yer altı kömür işletmelerinde üç ayda bir, diğer yer altı maden işletmelerinde ise altı ayda bir Ek-4’te yer alan raporu hazırlayarak bir örneğini ruhsat sahibi ile işletmeciye vermekle ve bir örneğini kendi bünyesinde muhafaza etmekle yükümlüdür. Aksi halde Ek-2’de yer alan tabloya göre ceza puanı uygulanır. Maden işletme faaliyetinde bulunulmaması durumunda raporlama yapılması zorunlu değildir.’’ hükmüne ilaveten; açık işletme yöntemiyle üretim yapılan ruhsat sahaları için de her yıl ilgili YTK tarafından YTK Değerlendirme Raporu hazırlanarak bu raporların Genel Müdürlüğe verilmesi şartı getirilmeli ve YTK firmalarının yapmış oldukları bu denetimlerdeki sorumluluklarının artırılmasına yönelik hükümler eklenmelidir.
21- Madencilik alanındaki, madencilik müşavirliği, mühendislik, danışmanlık, su yapısı denetimi gibi denetim ve bağımsız denetim gibi madencilik alanındaki özel kuruluşların akreditasyon sürecinin bir çatı altında birleştirilmesi hususu düzenlenmelidir.
22- Özellikle yığın liç, atık depolama tesisi vb. büyük yapıların denetimi, bu yapılarla ilgili meydana gelebilecek acil durumlarda alınacak eylem planları, bu yapılarda rutin iş ve işlemler devam etmekte iken meydana gelebilecek aksaklıklar için tetikleyici eylem planı, bu yapıların işletilmesi esnasında kullanılan günün koşul ve şartlarında mevcut en iyi teknolojik çözüm vb. konuların daha detaylı irdelenmesine ve denetlenmesine yönelik olarak mevzuatta düzenleme ve değişiklikler yapılmalı ve kurumlar arası koordinasyon güçlendirilmelidir.
23- Acil Durum Planlarının, işyerlerinde etkin bir şekilde uygulanması ve tatbikatların uygulamalı bir şekilde gerçekleştirilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.
24- Madencilik alanında faaliyet gösteren müesseselerin acil durum planları; sade ve anlaşılır olmalı, gereksiz ayrıntılardan arındırılarak kolay uygulanabilir hale getirilmelidir.
25- Maden sahasında çalışanlar ve çevrede yaşayanlar için, maden sahasının sağlık üzerindeki etkilerini içeren “Tıbbi Jeolojik Araştırma Raporları”nın düzenli olarak hazırlanması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
26- Büyük operatif maden işletme faaliyetlerine yönelik sigortalama şartları yeniden değerlendirilmelidir. Büyük madencilik operasyonlarında sadece tesis faaliyetleri için değil, madencilik faaliyetine müsaade edilen tüm alanlarda meydana gelebilecek kamu zararları dahil tüm zararlar için Hazine ve Maliye Bakanlığı ile iş birliği içerisinde bu şartı sağlaması zorunlu olan maden işletme faaliyeti ölçeği belirlenerek sigortalama hususu düzenlenmeli ve sektöre kazandırılmalıdır.
27- Kamu kurumlarınca yapılan denetimler sırasında tespit edilen, sağlık ve güvenliği tehlikeye atan eksiklikler konusunda ihmal ve sorumluluğu bulunanlar hakkında uygulanan idari yaptırımların caydırıcılığı artırılmalıdır.
28- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen taksirle adam öldürme (öngörülen ceza basit halinde iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası), taksirle adam yaralama (öngörülen ceza basit halinde üç aydan bir yıla kadar hapis) ve çevrenin taksirle kirletilmesi (öngörülen ceza basit halinde iki aydan bir yıla kadar hapis cezası) suçlarının madencilik faaliyeti kapsamında işlendiği hallere özgü olmak üzere, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verme yasağı getirilmesi ve bu hallerin Kanunda suçun nitelikli hali olarak düzenlenmesi; böylelikle bu fillerin karşılığında daha ağır cezaların belirlenmesi sağlanmalıdır.
29- MADENCİLİK POLİTİKALARI KURULU
Tüm tabii kaynak yatırım ve işletme süreçlerini kapsayan (ruhsatlandırma, izin-lisans verme ve takip etme, izleme, denetleme, madencilik faaliyetleri için politikalar belirleme vb.) kurul yapısına sahip yeni bir yapılanma inşa edilmesi, birden çok bakanlığı ve kurumu ilgilendiren madenciliğin stratejik adımlarını kolaylaştıracaktır.
Ülkemizde madencilik yatırımları ile madencilik faaliyetleri için politika ve regülasyon geliştirme, yatırım teşvikleri hakkında rehberlik sağlama, araştırma, geliştirme (Ar-Ge) ve bu doğrultuda destekler sağlama, çevresel ve sosyal sorumluluk konularında kamuoyunu aydınlatıcı bilgi, fikir ve veri paylaşımında bulunma, madencilik faaliyetleri özelinde uluslararası ilişkiler ve ticaret konularında politika geliştirme ve öncü yaklaşımlar sağlama ve madencilik faaliyetlerine ilişkin gerek kamuoyunun gerekse sektör profesyonellerinin ihtiyacına yönelik veri ve bilgi sağlama konularında birden fazla kamu kuruluşu rol almakta ve bu rol paylaşımında zaman zaman düzenlenmemiş veya yetki çatışması olan alanlar olabilmektedir.
Büyük endüstriyel ve nitelikli madencilik yatırımları için müteşebbislerin temel beklentileri; yasal güvence, ekonomik teşvikler, altyapı erişimi, finansman olanakları, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik ve uzun vadeli güvenlik etrafında şekillenmektedir. Bu unsurların sağlanması ile yatırımların gerçekleşme olasılığı önemli oranda artmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda; madencilik alanındaki stratejileri belirlemek, stratejilerin takibini, koordinasyonu ve uygulamasını sağlamak amaçlı madencilik faaliyetlerine ilişkin yeni bir kurul yapılandırması, “Madencilik Politikaları Üst Kurulu” oluşturulması hususunda çalışmalar yapılması önerilmektedir.
Kurul, tanımlanan görev ve sorumluluklarıyla madencilik sektörünü hem ekonomik hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından geliştirip düzenlemekte önemli bir role sahip olacaktır. Başka bir ifadeyle; tüm tabii kaynak yatırım ve işletme süreçleri için birden fazla bakanlığın temsilcilerinin katıldığı, görevleri mevzuatla belirlenen yeni bir kurumsal yapılanma inşa edilmesinin tüm tabii kaynak yönetim sistemlerinin birbiriyle uyumlu bir kurumsal yapılanmaya kavuşturulmasını temin edeceği ve bu faaliyetlerin tek elden yönetilmesine destek sunacağı, kurumlar arası muhtemel yetki karmaşasının giderilmesine veya gri alanların netleştirilmesi noktasında katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.
Madencilik müşavirliği, mühendislik ve tasarım hizmetleri kuruluşları, su yapıları denetim kuruluşu, bağımsız denetim kuruluşu gibi bu raporda sözü edilen özel kuruluşların özelliklerinin belirlenmesi ve akreditasyon süreçlerinin tek bir çatı altında birleştirilmesi açısından, Üst Kurulun bu konuda düzenleme yapmakla görevlendirilmesi önemli bir husustur.
Madencilik faaliyetlerine ilişkin yatırım ve üretim stratejilerinin bir kurul görevi çerçevesinde değerlendirmesi bu yatırımlar noktasında da ülkemizi cazip hale getirecektir.
30- Tüm tabii kaynak yatırım ve işletme süreçleri için önerilen yukarıdaki maddede öngörülen yeni kurumsal yapılanma oluşturuluncaya kadar MAPEG’in teşkilat yapısının güçlendirilmesine ve kurumsal kapasitesinin artırılmasına yönelik önlemler alınmalıdır.
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG); 15/7/2018 tarih ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulmuştur. Bu Kararnamenin teşkilat yapısı başlıklı 767’nci maddesinde; “MAPEG merkez ve taşra teşkilatından oluşur.” denilmektedir. Ülkemizde bulunan maden sahalarının ruhsat hukukuna ilişkin iş ve işlemlerinin yürütümü ile sürecin organizasyonu, merkez teşkilatı ile yürütülmekte olup taşra teşkilatı henüz kurulmamıştır.
Maden sahalarının önemli bir bölümünün yakın izleme ve denetim sürecini lüzumlu kıldığı, ruhsatsız ya da ruhsat sahası dışında izinsiz olarak yapılan madencilik faaliyetlerinin tespiti ve sonucunda ekonomik kayıpların bertarafı ile 3213 sayılı Maden Kanunu’na aykırı bu fiil ve davranışların önlenmesi için gereken aksiyonların hızlı alınması kapsamında; bu sakıncaların önüne geçilmesi bakımından, MAPEG kuruluş kararnamesinde yer aldığı şekilde taşra teşkilatı oluşturulmalıdır. Bu sayede yönetimin denetim fonksiyonu yerinden yönetim anlayışı ile yeniden organize edilmelidir. Bu konuda yerinden yönetimin avantajları kullanılarak maden sahalarının yakın izleme ve denetim altına alınması yoluyla, denetimin önleme-önalma fonksiyonlarının daha etkin şekilde yerine getirilmesi sağlanacaktır.
31- MAPEG’in kurumsal kapasitesi artırılmalıdır. Madencilik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi konusunda birçok bakanlık yetkili kılınmıştır. Bu bakanlıklar arasında madencilik faaliyetlerinin ana sorumlusu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olup Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi bakanlıklar ve alt birimlerinin de yetkileri bulunmaktadır.
MAPEG’in görevleri arasında ruhsatlandırma süreçleri ve bu süreçlerin izlenmesi, işletme projesine uygunluk denetimi, ruhsat iptali ile idari yaptırımlar yer almaktadır. Ruhsatlandırma ve denetim süreçlerinde diğer kamu kurumlarıyla yapılan koordinasyon, hata yapma riskini artırma ve ruhsatlandırmadan işletme dönemine kadar geçen sürecin uzamasına neden olma olasılığı taşımaktadır.
MAPEG 2023 yılı Faaliyet Raporu’nun “Kurumsal Faaliyetin ve Kapasitenin Değerlendirilmesi” başlığı altında; “İkincil mevzuatlardan kaynaklanan yükümlülükler ve birçok kamu kurumundan ayrı ayrı izinler alınması, her birinin ayrı sürece haiz olması nedeniyle yatırımların ülke dışına kayma eğiliminde olması” değerlendirmesinde bulunmuştur. Yine aynı başlığın “B. Zayıflıklar” alt başlığında; “Madencilik sektörü paydaşları ile yeterli düzeyde koordinasyonun sağlanamaması” ile “C. Tehditler” alt başlığında; “Madencilik yatırımları için izin süreçlerinin uzun sürmesi,” değerlendirmelerinde bulunulmuştur.
Şirketlerin rekabet gücünü artırabilmeleri için temel unsurlar; optimum ölçekte üretim yapabilecek büyüklüğe ulaşmak, sağlam bir finansal yapıya sahip olmak, yetenekli ve eğitimli çalışanlar istihdam etmek, yenilikçi teknolojiler ve bilgi üretebilme kapasitesine sahip olmak ve uygun yasal zeminin bulunması şeklinde sıralanabilir.
Madencilik yatırım süreçlerinin uzun sürmesi ve yatırımın geri dönüşlerinin yıllara sâri şekilde gerçekleşmesi nedeniyle, sektörü hızlı şekilde domine eden bir kurumun varlığının yatırımcılara güven ortamı oluşturacağı, böyle bir kurumun bakanlıklar ve kurumlar arasındaki koordinasyon eksikliğini azaltarak müteşebbislerin maliyetini artıran zaman ve iş kaybı gibi unsurları ortadan kaldırabileceği, madenlerin ekonomiye kazandırılma süreçlerinde yetki karmaşasının azalmasına katkı sağlayabileceği ve sonuç olarak bürokratik engellerin azalmasıyla müteşebbislerin de rekabet gücünün artacağı değerlendirilmektedir.
MAPEG’in; düzenleyici ve denetleyici kurumların temel özelliklerinden olan izleme (monitör) faaliyetinin güçlendirilmesi, piyasa yapıcı (düzenleyici) yetkiye sahip olması, denetim ve ruhsatlandırma ile işletme süreçlerinde etkililiğinin artırılması, 5018 sayılı Kanun’a ekli 3 sayılı cetvele eklenmesi ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile ilişkilendirilerek daha etkin bir yapıya kavuşturulması gereklidir.
Madenlerde Dış Denetimde Çatı Kurum/Kuruluş: Maden Güvenlik Kurumu
32- Madenlerde iş sağlığı ve güvenliği yönetim sisteminin oluşturulması, iş güvenliği ikliminin iyileştirilmesi ve bunun sürdürülebilir kılınması için iş sağlığı ve güvenliği denetim ve izlemelerinin uzmanlaşmış bir çatı kuruluş altında toplanmasını sağlayacak, uluslararası standartlarda bir Maden Güvenlik Kurulu veya Ulusal Maden İş Sağlığı ve Güvenliği Kurumu oluşturulması hususu değerlendirilmelidir. Teklif edilen yeni oluşum ile madenlerdeki iş sağlığı ve güvenliği (İSG) denetimlerinde ihtisaslaşma sağlanacağı değerlendirilmektedir.
Maden güvenliği konusunda bazı ülkelerdeki iyi uygulama örneği teşkil edebilecek uygulamalar bulunmaktadır. (Dünyadaki iyi örneklerin bazıları Komisyon çalışmalarında akademisyenler tarafından sunulmuştur.)
Örneğin; Amerika Birleşik Devletleri’nde iş güvenliği ve sağlığından sorumlu ana kuruluş İş Sağlığı ve Güvenliği İdaresidir (OSHA). OSHA faaliyetlerini İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çerçevesinde yürütmektedir. ABD’de madenlerde iş güvenliği denetimleri, eğitimleri ve faaliyet durdurma veya diğer idari yaptırımlar madencilik alanında uzmanlaşmış bu birim tarafından yönetilmektedir.
33- Altın üretimi yapılacak tesislerin; ulusal ve uluslararası platformda kabul edilen mühendislik standartlarına uygun güvenli tasarım kriterleri kullanılarak tasarlanması, onaylanması ve uygulamadaki eksikliklerin etkin ve bağımsız denetleme ve yaptırımlarla giderilmesi sağlanmalıdır. Bağımsız denetimler, söz konusu tesislerin tasarım veya işletilmesiyle doğrudan ilgisi olmayan uygun yetkinlikte, deneyimli ve işletmenin risk profili ile uyumlu uzmanlar tarafından gerçekleştirilmelidir.
34- Depolama tesislerinin projelerinin değerlendirilmesi ve jeolojik tehlikeler ile morfolojik sınırlamaların projelere yansıtılmasının sağlanmasıyla ilgili çalışmalar yapılmalıdır.
35- Maden atık barajlarının inşaat projesi kapsamında yer alan stabilite analizleri, işletme dönemine geçildiğinde jeoteknik parametreler ve işletme koşulları dikkate alınarak tekrarlanmalıdır.
36- Üniversitelerin ilgili bölümlerinin ve ve bilim insanlarının, altın madenciliği faaliyetlerine ilişkin olarak işletme projesinde beyan edilen üretim yöntemi ve bu hususa mesnet teşkil edilen jeoteknik koşulları yıllık veya her iki yılda bir kontrol ederek uygunluğu veya uygunsuzluğu hususunda düzenli olarak raporlaması sağlanmalıdır.
İşletme Projesine ilişkin usul ve esaslar Maden Yönetmeliği ile hüküm altında alınmıştır. İşletme projesinde yer alması gereken bilgi ve beyanlar ile bunların niteliklerine ilişkin hususlar anılan Yönetmelik eki Ek-13’te belirlenmiştir. İşletme projesinin dördüncü bölümü, projenin teknik yönüne ilişkin bilgileri içermekte ve bu bölümün ilk başlığı ruhsatın bulunduğu bölgenin ve ruhsat alanının jeolojik bilgilerinden, dördüncü başlığı ise işletme yöntemine ilişkin bilgilerden meydana gelmektedir.
İşletme yöntemine ilişkin planlama yapılırken gerek kullanılacak yöntemin tayini gerekse yönteme ilişkin detay konuların jeoteknik etütlere dayandırılması elzemdir. Aynı ruhsat alanı dahilinde mevcut farklı ocaklarda farklı jeoteknik koşullar bulunabilmektedir.
Her ne kadar büyük operatif faaliyetler gösteren firmalar bu koşulları, yer kontrol radarı, robotik totalstation vb. teknolojik ekipmanlarla takip ediyor olsalar da söz konusu takipler aslında şev duraylığına ilişkindir.
Ocak planlaması esnasında yine büyük operatif faaliyetlerde bulunan firmalar ocak sınırına ilişkin planlama yaparken jeoteknik etüt ve analizlerden yararlanmaktadır. Bu etütler neticesinde basamak yüksekliği, basamak şev açısı, basamak genişliği ve genel şev açısı ile faaliyet sonunda ocağın nihai genel şev açısı tayini yapılır. İşletme güvenliğinin azami şekilde sağlanabilmesi için uygulama bu parametreler özelinde icra edilmekte ve yer kontrol radarı, robotik totalstation vb. teknolojik ekipmanlarla stabilizasyonu takip edilmektedir. Maden işletme faaliyetleri yapılan alanlar, her ne kadar sondaj çalışmaları ile taranmış olsa da dinamik bir yapı arz etmektedir. Bu sebeple, burada jeoteknik etütlerin belirli periyotlarla tekrarlanması ve elde edilen veriler ışığında işletme parametrelerinin gerektiğinde yeniden tayin edilmesi gerekmektedir.
Hâlihazırda oturmuş durumda olan içtihat, denetim sırasında işletme güvenliğine aykırı bir husus tespiti sonrasında kaya mekaniği ve/veya jeoteknik etüt raporu talep edilmesi şeklindedir. Bu raporlar, genel anlamda duraylıdır ya da duraysızdır şeklinde tanzim edilmekte, gerek görülmesi halinde işletme projesinin revizyonuna gidilmektedir. Ancak böylesi bir düzenleme ile hem işletme güvenliğine aykırı durum riskinin azaltılacağı hem de icra edilen madencilik faaliyetlerinin uluslararası standartlar seviyesine ulaşacağı, ayrıca icra edilecek maden işletme faaliyetlerinin akademik gözle de değerlendirilerek faaliyetlerin bilimsel bir tabana oturacağı değerlendirilmektedir. Bu bağlamda; konusunda uzman üniversitelerin madencilik faaliyetlerine ilişkin olarak işletme projesinde beyan edilen üretim yöntemi ve bu hususa mesnet teşkil edilen jeoteknik koşulları yıllık veya her iki yılda bir kontrol ederek uygunluğu veya uygunsuzluğu hususunda düzenli olarak raporlama yapması hususunda bir düzenleme yapılmalıdır. Yeni kazaların oluşumunun önlenmesi amacıyla bu düzenlemenin sadece maden işletme faaliyetlerini yani başka bir ifade ile maden ocaklarından üretim hususunu değil aynı zamanda günün koşul ve şartlarında işletilmesi mümkün olmayan ve maden ruhsat alanında depolanan pasa malzemelerini de kapsayacak şekilde yapılması sağlanmalıdır.
37- Madencilik faaliyetlerinde teknolojik yeniliklerin takip edilerek, en güncel ve güvenli ekipmanların kullanılması, madende kullanılan tüm ekipmanların düzenli bakımlarının yapılması ve gerektiğinde yenilenmesi sağlanmalıdır.
38- Sektörde/işletmelerde üniversitelerin madencilik ile ilgili bölümlerden bilim insanlardan oluşacak altın madenciliğinde uzmanlaşmış danışma kurullarının oluşturulması için yasal ve idari çalışmalar yapılmalıdır.
Depremsellik Unsuru
39- TÜBİTAK-1007 kodlu “Kamu Kurumları Araştırma ve Geliştirme Projelerini Destekleme Programı” kapsamında TÜBİTAK destekli “Türkiye Diri Faylarının Paleosismolojik Özelliklerinin Belirlenmesi Projesi” 01/09/2023 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Projede TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi proje yöneticisi, MTA Genel Müdürlüğü ve AFAD Başkanlığı müşteri kurum, Harita Genel Müdürlüğü (HGM) ve Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) destekleyici kuruluş ve 14 üniversite proje yürütücüsü olmak üzere toplamda 26 üniversite araştırıcı, izleyici, paydaş ve laboratuvar çalışmalarıyla görev almıştır. Bu kapsamda; ilk etapta 2 (+1) yıllık sürede öncelikli olarak paleosismolojik araştırmalarının yapılması gerekli görülen fay/fay segmenti sayısı yaklaşık 128 adet olarak öngörülmektedir. Söz konusu diri fay/fay segmentleri üzerinde proje paydaşı MTA Genel Müdürlüğü ve 26 üniversitenin aktif tektonik konusunda uzmanlaşmış akademisyenleri araştırmaları yürütmektedir. 2026 yılı içerisinde tamamlanması hedeflenen Projenin en kısa sürede tamamlanması sağlanmalıdır.
40- Patlatma kaynaklı sismik dalgalar da deprem dalgaları gibi detaylı bir şekilde incelenmelidir. Bu inceleme; dalgaların genliği, hâkim frekansı ve süresi gibi teknik özellikleri kapsayacak şekilde bütüncül bir düzenlemeye kavuşturulmalıdır.
41- Ülkemiz, tektonik ve iklim özellikleri dikkate alındığında; deprem, heyelan, taşkın, çığ, kaya düşmesi gibi birçok doğal tehlike potansiyeline sahiptir. Bu nedenle metalik maden üreten işletmelerin ek kontrol ve takiplerinin yapılması gereklidir.
42- Yerinde gözlemlerle atık barajı ve liç yığını gibi toksik atıkları barındıran tesislerin mevcut durumunun, İliç maden kazasından elde edilen tecrübelerle yeniden değerlendirilmesi sonucunda, işletmelerin kritiklik seviyesinin belirlendiği algoritma tabanlı objektif bir sınıflamaya tabi tutulması ve ilgili kamu kurumlarının elinde tehlike sınıflaması yapılmış bir envanterin bulunması sağlanmalıdır.
43- Altın madeni işletme faaliyetlerine yönelik bağımsız denetim mevzuatta düzenlenmelidir. Altın madeni işletmelerin çeşitli gerekçelerle yaptırdığı bağımsız denetimlere ilişkin raporları ilgili Bakanlıkla paylaşılmalarının zorunlu hale getirilmesine yönelik yasal düzenleme yapılmalıdır.
Hâlihazırda madencilik faaliyetleri üzerinde denetim yetkisine sahip her kamu kuruluşunun kendi planlaması doğrultusunda rutin olarak ifade edilebilecek bir denetim takvimi bulunmaktadır. Altın madeni işletme faaliyetlerinin bahse konu bu denetimlerden bağımsız şekilde ulusal ya da uluslararası bağımsız bir denetime tabii olması ve denetim raporlamasının özet halinin ruhsat sahibi, detay halinin ise kamu kurumlarına ibraz edilmesinin madencilik faaliyetlerinin kesintisiz bir şekilde denetimine katkı sağlayacağı, kamu kurum ve kuruluşlarının idari kararlarının daha isabetli olmasına ve/veya kamu kurum ve kuruluşlarınca gerçekleştirilecek denetimlere sektörde mevcut bağımsız profesyonellerin de katkı sağlamasına olanak sağlayacağı değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda gerçekleştirilecek araştırma çalışmaları akabinde;
Altın madeni işletme faaliyetlerinin niteliğine ilişkin çerçeve çizilerek bu faaliyetlerin bağımsız denetime tabii olmaları gerektiği hususunda mevzuat düzenlemesi yapılmalı ve uluslararası bağımsız sertifikasyon kuruluşlarının aktif rol oynayacağı ve hâlihazırda mevcut denetim sistemine katkı sağlayacağı ek bir denetim ve gözetim mekanizması kurulmalıdır.
Uluslararası arenada bu tür süreçlerin denetimi ve yönetiminin, bağımsız çevre kuruluşları ve uluslararası sertifikasyon kuruluşları tarafından da yürütülmekte olduğu göz önüne alındığında (örneğin Kanada) bahse konu bu bağımsız denetim süreçlerine halkın da katılması teşvik edilmelidir.
44- Maden kazalarının önlenmesi amacıyla açık işletme maden işletme faaliyetleri ile pasa vb. yığınların yüzey hareketlerinin izlenmesi; InSAR (İnterferometrik Yapay Açıklıklı Radar), yer kontrol radarı, robotik totalstation gibi teknolojiler ile düzenli takibinin yapılması, sınırı aşan sonuçlarda birden çok denetleme, izleme otoritesine anlık bilgi verilmesini ve otomatik harekete geçmesinin sağlanmasına yönelik düzenlemeler yapılması, bu takip faaliyetlerinin altın madencilik operasyonları için zorunlu kılınması, bu teknolojiler ile izleme yapan mühendislerin düzenli olarak üniversite ve kamu kurum ve kuruluşlarının önderliği ve gözetiminde eğitime tabi tutulması hususunda mevzuat düzenlemeleri yapılmalıdır.
45- Altın madenciliği özelinde uluslararası kuruluşlarla özellikle siyanür yönetimi noktasında iş birliği sağlanması gerekmektedir. Siyanür Koduna ilişkin farkındalık düzeyinin giderek artması dünya madencilik sektörünün genelinde bir yaklaşım değişikliğini beraberinde getirmiş ve daha sıkı yönetim prosedürlerinin uygulanmasını sağlamıştır. Siyanür Kodu, altın madenciliği sektöründe siyanürün güvenli bir şekilde kullanılmasını sağlamak için küresel bir standart haline gelmiştir. Bu Kod, madencilik şirketlerinin çevresel ve sosyal sorumluluklarını yerine getirmelerini amaçlamakta ve kodun gerekliliklerine uyum sağlamayan ya da sağlayamayan şirketler, uluslararası düzeyde sert eleştirilerle karşı karşıya kalabilmektedir. Bahse konu kod kapsamında sertifikalandırılmış olmak dünyada ve ülkemizde altın madenciliği ile meşgul olan firmalar açısından ulusal ve uluslararası ölçekte önemli bir itibar göstergesi ve hatta nişane olarak kabul edilmektedir.
Altın madenciliği ülkemizde, özellikle madenin zenginleştirilmesi noktasında, kullanılan siyanür dolayısıyla tepki çekmektedir. Bu husus özellikle madenin bulunduğu bölgelerde yaşayan halkta ciddi endişelere yol açmakta ve son zamanlarda bu konu ulusal seviyede haber niteliği taşıyan ve içerisinde bolca doğru olmayan bilgi barındıran, altın madenciliğine ve bu noktada ülkemizin ulusal hedeflerine zarar verecek bir durum arz etmektedir. Bu bağlamda, Uluslararası Siyanür Yönetimi Enstitüsü (ICMI) ile iş birliği yapılmalıdır. Uluslararası Siyanür Yönetimi Enstitüsü ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü nezdinde istikşafî görüşmeler gerçekleştirilerek, ülkemizde hâlihazırda planlanan ve/veya operatif faaliyetleri devam etmekte olan altın madenlerinin izleme ve denetimi bu standartlara uygun şekilde gerçekleştirilmelidir.
Siyanür Kodunun uygulanmasıyla;
Enstitü ile yapılacak görüşmeler neticesinde dünyada ve özellikle ülkemiz özelinde siyanür yönetimi koduna ilişkin sertifikalandırmaya hak kazanmış veya anılan sertifikayı almak üzere çalışmalar yürütmekte olan altın madenlerinin son durumları, bu madenlerin denetimine ilişkin usul ve esaslar noktasında daha hızlı, güvenilir ve doğrudan bilgiye erişim sağlanabilir.
Enstitü tarafından altın madenlerinin denetiminde kullanılan usul ve esaslar değerlendirilerek ülkemiz altın madenciliğinin denetimine ilişkin usul ve esaslara uyarlaması sağlanabilir. Bu kod uygulaması nitelikli denetim noktasında oldukça büyük katkılar sunarak kamuoyunun da desteğinin alınmasını sağlayacaktır.
Siyanür yönetimi kodu altın madenciliğine ilişkin kamuoyunun bilgilendirilmesini sağlayacaktır.
Uluslararası Siyanür Yönetimi Enstitüsü gibi bağımsız bir kamu kuruluşu şeklinde konumlanmış topluluklarla yapılacak iş birlikleriyle sektörün peşinde koşmakta olduğu trendler, yapmaya çalışmış olduğu yenilikler ve benzeri pek çok husus daha, sektörle aynı anda ilgili Bakanlıklar tarafından öngörülebilir, bilinebilir ve izlenebilir niteliğe kavuşacaktır.
Altın madenciliği özelinde gönüllülük esaslı bu sertifikasyon programına başvuru uluslararası birkaç örnekte olduğu gibi zorunlu hale getirilmelidir.
FARKINDALIK VE EĞİTİME YÖNELİK ÖNERİLER
46- Madencilik faaliyetleriyle ilgili kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla madencilik faaliyeti yoğun illerde halkın katılımı ile düzenli olarak toplantı organizasyonları tertip edilmelidir. Madencilik faaliyetleri yoğun illerimizde MAPEG ve ilgili Valiliğin yapacağı ortak çalışmalar ile madencilik faaliyetlerinde doğru bilinen yanlışların doğrudan anlatılması yoluyla halkın bilinçlendirilmesini sağlayacak etkinlikler düzenlenmelidir. Bu faaliyetler 2025-2027 dönemlerini kapsayan OVP’de yer verilen “Petrol, doğal gaz ve maden kaynaklarına yönelik yurt içi ve yurt dışında arama ve üretim çalışmaları artırılarak rezervlerin katma değeri yüksek şekilde ekonomiye kazandırılması” hedefine ve sektörün ihtiyaç duyduğu ESG (Environmental, Social and Governance- Çevresel ve Sosyal Yönetim) konusuna da önemli katkılar sağlayacaktır. Bu kapsamda; madencilik faaliyetleri yoğun illerimizde MAPEG koordinasyonunda ilgili Valilik, ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü vb. diğer kamu kuruluşları ile ortak konferanslar düzenlenmesi, şeffaf devlet anlayışına uygun şekilde bu konferansların örneğin yılda bir defa yapılarak ilgili il özelindeki güncel duruma ilişkin halkın bilgilendirileceği organizasyonlar yapılması önemlidir.
47- Maden meslek liselerinin ve maden yüksekokullarının kurulması ile üniversite tercihlerine yönelik aşağıdaki tedbirler alınmalıdır:
Maden işçiliğinde ihtisasın artırılması amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından sektörün görüşü alınarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca belirlenecek yerlerde yeterli sayıda meslek liselerinin kurulması, orta veya uzun vadede bu meslek liselerinden mezun olanların madenlerde çalıştırılmaları desteklenmelidir.
Bu okullara kayıt yaptırılmasının teşviki için öğrencilere burs verilmeli, bu hususta bütçeden kaynak aktarılmasının mümkün olmaması halinde Devlet hakkında uygun oranda artışa gidilmelidir.
Maden işçiliğinde ihtisasın artırılması amacıyla Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’nun Ek 30’uncu maddesi uyarınca sektörün görüşü alınarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca belirlenecek yerlerde yüksekokullar kurulmalı, orta veya uzun vadede madenlerde bu meslek liselerinden ve yüksek okullardan mezun olanmların istihdam edilmesinin sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Bu kurumların veya yeterliliğe sahip diğer kurumların zorunlu sertifika ve meslek içi eğitim vermesine ilişkin gerekli hukuki ve teknik altyapı oluşturulmalı, belli madenler bakımından kısa vadede belli oranda işçinin bu sertifikalara sahip olması ve çalışma döneminde periyodik olarak meslek içi eğitim alması zorunlu tutulmalıdır.
Sürdürülebilir ve güvenli madencilikte, madenin aranması ve işletmesi aşamalarında en önemli görev yerbilimcilere (jeoloji, maden, jeofizik vb.) düşmektedir. Aynı zamanda küreselleşen dünyada, yeşil enerjiye artan ilgi ile birlikte ülkemizin kritik ve stratejik madenlerini bulacak, işleyecek ve üretecek olan en önemli meslek grupları yerbilimcilerdir. Anılan nedenlerle Üniversitelerin yer bilimleri alanlarının tercih edilmesini teşvik edici çalışmalara madencilik sektörü tarafından destek verilmelidir.
Sektörün ihtiyaç duyduğu yetenekli ve yetkin personel ihtiyacına katkı sağlanması ve sektör dinamiklerinin yakalanabilmesi amacıyla hâlihazırda, örneğin daimî nezaretçi veya teknik eleman olarak Bakanlık kayıtlarına girmiş sektör çalışanlarına özellikle işletme güvenliği konusunda düzenli aralıklarla eğitim verilmesi/verdirilmesi ve söz konusu eğitimlerin e-maden kullanımlarından maden hukukuna ve teknik konulara kadar geniş bir yelpazede planlaması yapılmalıdır.
Ülkemizde madencilik algısının geliştirilmesi amacıyla ilköğretim seviyesinden başlanarak eğitim müfredatında çalışma yapılmalıdır.
İlkokuldan itibaren Afet ve Yer Bilimleri dersleri müfredata dahil edilmelidir.
48- Maden işletmelerinde iş sağlığı ve güvenliği organizasyonunun ve kültürünün geliştirilmesi amacıyla ISO 45001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi’nin uygulanmasının yaygınlaşmasını teşvik edici düzenlemeler yapılmalıdır.
49- Yığın liçi tesislerinin stabilite koşulları, üretilen cevherin mineralojik özellikleri, solüsyon yönetimi, yığılan cevherin boyutlandırılması, meteorolojik koşullar ve sismik koşullar işletme faaliyetlerinden etkilenmektedir. Bu nedenle yığın liçi üretim yöntemini uygulayan işletmelerde üretim, iş güvenliği ve iç denetim işlerinin deneyimli ve tesisin risk profili ile uyumlu personel tarafından yönetilmesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
50- Maden sahalarının genelinde acil uyarı sisteminin kurulması ile ilgili düzenleme yapılmalıdır.
Farkındalık ve Eğitim
51- İş sağlığı ve güvenli açısından işverenlerin, çalışanların ve İSG profesyonellerinin farkındalıkları ve duyarlılığının sağlanması için sempozyum, panel, çalıştay gibi aktivitelerle madenlerde iş sağlığı ve güvenliği konusu sürekli gündemde tutulmalıdır.
52- Güvenlik kültürünün oluşması için, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının gerekliliği görsel ve yazılı basın ile halka iletilmelidir. ilköğretim çağından başlamak üzere her yaştan insanda farkındalık sağlanması amacıyla iş sağlığı ve güvenliği dersleri zorunlu olmalıdır.
53- Zorunlu İSG eğitimlerinin teknolojiden yararlanılarak ve daha interaktif eğitim modülleri kullanılarak verimlililiklerinin artırılması sağlanmalı, zorunlu İSG eğitimleri dışında da meslek eğitimlerinde sanal gerçeklik (VR) uygulamaları, artırılmış gerçeklik (AR) uygulamalar gibi yeni teknolojiler kullanılmalıdır.
54- Madencilik faaliyetlerinin her aşamasında en yüksek uluslararası iş sağlığı ve güvenliği standartlarının ve yasal mevzuatın uygulanması amacıyla sürekli izleme ve denetim yapılmalıdır. Maden işletmelerinde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin riskleri azaltacak ve kaza, yaralanma ya da hastalık riskini en aza indirecek önlemlerin öncelikle alınması sağlanmalıdır.
55- Maden işyerlerinde İSG denetiminin etkinliği için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın kurumsal kapasitesi güçlendirilmelidir.
ÇEVRESEL ETKİLERİN ÖNLENMESİNE VE MADEN SAHALARININ REHABİLİTASYONUNA YÖNELİK ÖNERİLER
56- Maden sahalarının rehabilitasyonu özel öneme sahiptir. Rehabilitasyon bedelinin işletmelerden karşılanması esastır.
Rehabilitasyon çalışmalarını üretimin sonundaki bir işlem olarak gören paradigma yerine rehabilitasyon çalışmalarını üretimin her aşamasında uygulanması ve izlenmesi gereken bir zorunluluk ve sorumluluk olarak gören paradigmaya geçişi de içeren rehabilitasyon konusunda yeni düzenlemeler yapılmalıdır.
Altın madenciliğinde, sahanın eski haline getirme ve dönüştürme maliyeti ile çevresel etki maliyeti gibi rehabilite bedellerinin işletmeciden tamamıyla karşılanmasını sağlayacak maliyetlendirme, bedellendirme ve teminatlandırılma kriterleri ve standartları oluşturulmalıdır.
Altın Madenciliği faaliyetinden etkilenen sahaların etkilenme durumları, eski haline getirilmesi yani rehabilitasyon, resterasyon, rejenerasyon süreçleri ile ilgili değerlendirme kriterleri, rehabilitasyon bedelinin ve maliyetinin hesaplanması standartları ve ilkelerini ayrıntılarıyla mevzuatta yer almalıdır.
İşletmeye başlama aşamasında alınan rehabilitasyon bedelleri, ileri aşamalarda hatta kapatma aşamasında kullanılacağı için bedellerin nemalandırılması ile ilgili yasal bir çerçeve oluşturulmalıdır.
Türkiye’de sürdürülebilir altın madenciliği politikalarının geliştirilmesinde, maden faaliyetlerinin çevrenin, doğal kaynakların korunması ve toplumun refahının artırılması yönünde ilerlemesi amacıyla çevresel ve sosyal faktörler birlikte dikkate alınmalıdır.
Günümüzde değişen çevre ve sürdürülebilirlik değerleri ile madencilik sektörünün devamlılığının sağlanması için maden kapatma ve doğaya yeniden kazandırma planlaması madenciliğin temel faaliyetleri arasındadır.
Madencilik faaliyetleri esnasında ve sonrası; tahrip edilmiş bir alanın verimliliğinin, ekolojik, ekonomik ve estetik değerlerin yeniden kazandırılmasını hedefleyen çalışmalar onarım olarak tanımlanmaktadır. Onarımın aşamaları ise; alan kullanım planlaması, yeniden düzenleme (kazı, döküm, su rejimi kontrolü, üst örtünün ayrı olarak toplanıp serilmesi vb.), iyileştirme (biyolojik onarım), izleme ve bakımdan oluşmaktadır. Geri kazanım çalışmaları ise; proje içerisinde ağaçlandırmanın/yeniden bitki örtüsüne kavuşturulması yanı sıra, arazinin yapısına göre rekreasyon alanları (eğlence ve dinlenme yerleri, parklar, halka açık alanlar), su kullanımı, yaban hayatı koruma alanlarının da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. İyileşmeden beklenen yararlar, etkilenen alanların ekolojik ve ekonomik değerlerinin yeniden kazanılması ve arazinin güzel bir peyzaj görünümüne sahip olmasıdır.
Doğanın zenginlikleri olan madenlerin, geleceğin de mirası olduğunu unutmadan, çevreye ve insana duyarlı, hava, su ve toprak gibi doğanın en önemli bileşenlerine zarar vermeden, sürdürülebilir bir şekilde çıkarılması ve işlenmesi sağlanmalıdır. Bu kapsamda sürdürülebilir altın madenciliği faaliyetlerinin geliştirilmesini ve olası çevresel risklerine karşı gerekli önlemlerin alınması hususları bütüncül bir bakışla değişen koşullara ve sektörlere göre yeniden düzenlenmelidir.
Çevresel etkilerin değerlendirilmesi yanında sağlık etki değerlendirilmesi süreçleri üzerine yeni çalışmalar yapılmalıdır. Bu açıdan, Gelişen Tıbbi jeoloji (jeoloji uzmanlığı ile halk sağlığı bilgisinin birleştirilmesi); madenciliğin sağlık üzerindeki etkilerine (karmaşık çevresel ve sağlık sorunlarına) yönelik değerli öngörüler sağlayarak daha güvenli ve daha sürdürülebilir madencilik uygulamalarının geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Madencilik sektörü gelişmeye devam ettikçe, bu alanlar arasındaki iş birliği hem çevrenin hem de insanların refahını artırmada hayati önem taşımaktadır.
57- Madencilik faaliyeti sırasında yapılacak çevresel izleme çalışmalarına dair raporlarda yer alan kalite verilerinin doğal arka plan verileri ile mukayeseli olarak titizlikle incelenmesi, çevreye olan deşarjların kontrolü ve mevzuata aykırı bulunan durumlarda kirlenmenin önlenmesine dair aksiyonların alınması için yaptırımların uygulanması yöntemi benimsenmelidir.
58- Çevreye zararlı etkileri azaltmak için, ağır metalleri tutan bitki türleri ve canlılar kullanılarak biyoremediasyon ve fitoremediasyon çalışmaları teşvik edilmelidir.
59- Madencilik faaliyetlerine, faaliyet sonrası kapatma ve çevre düzenlemeleriyle ilgili yeterli finansal güvencenin mevcudiyeti halinde izin verilmelidir. Firmalar, madencilik faaliyetine ilişkin olarak toplumsal ve çevresel önlemleri içeren bir kapatma planını faaliyetin başlangıcından itibaren hazırlamalı ve bu plan düzenli olarak güncellemelidir.
60- Rehabilitasyon, günümüzde "sürdürülebilir madencilik" ilkesinin en önemli bileşeni haline gelmiştir. Madenciliğin çevre hassasiyeti gözetilerek yapılabildiğini vurgulamak için 3 yıl önce başlatılan Türkiye Geneli Rehabilite Edilmiş Maden Sahaları ile Madencilik Sosyal Sorumluluk Çalışmalarının Tespiti Projesi (TÜRMES) önem arz etmektedir.
TÜRMES projesi yaygınlaştırılarak devam edilmeli, başarılı rehabilitasyon ve sosyal sorumluluk projelerinin bilinirliliğini artırıcı çalışmalar yapılmalıdır.
61- Altın madenciliğinin sosyal etkileri konusunda da çalışmalar yapılmalıdır. Etki analizleri çerçevesinde sosyal sorumluluk projelerinin yapılması teşvik edilmeli, zorunlu kılınmalıdır. Hatta rapor konusu olan altın madenciliği sektöründe sosyal sorumluluk projelerinin gönüllüğü, projelerinin sürdürülebilirliği için zorunluluğa dönüştürülmelidir. İşletmelerin bütçe olanaklarının belli oranını sosyal sorumluluk projelerine ayrılmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. Sosyal sorumluluk projelerinin hangi konularda olacağı gibi hususları yerel yöneticilerin, çalışanların, firma yetkililerin ve halkın ortak olarak belirlemesini sağlayacak modeller çalışılmalıdır.
62- Madenlerde arama kurtarma birimlerinin kurulmasına yönelik bir maden arama kurtarma mevzuatı geliştirilmeli, maden kazalarında bu ekipler arasında koordinasyonun nasıl sağlanacağına dair konuların netleştirilmesi sağlanmalıdır.
63- “Madenlerde Kriz Yönetimi ve İletişim Planları”nın hazırlanmasına yönelik düzenlemeler yapılmalı, planın içeriği ile ilgili işletmecilere rehberlik edilmesi sağlanmalıdır. Altın madenciliği riskleri ve acil durumlara müdahale konusunda teknik bilgi sahibi, tecrübeli ekipler oluşturularak ilgili müesseselerde bulunmasını zorunlu hale getirecek düzenlemeler yapılmalıdır.
64- Liç sahasında görevli personel üzerinde giyilebilir teknolojilerden yararlanılarak tasarlanmış iletişim araçları bulundurulmalıdır. Herhangi bir acil durum anında bu araçlar sayesinde personele ulaşım kolaylaştırılmalıdır.
GERİ DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR ALTIN VE MADENCİLİK YATIRIMLARINA YÖNELİK ÖNERİLER
65- Dünya genelinde üretilen altının %6-7’si teknoloji sektöründe kullanılmakta ve bu altın, geri dönüştürülebilir bir kaynak olarak değerlendirilmeyi beklemektedir. Türkiye’de, geri dönüştürülebilir altın ve metal madenciliği sektörüne yönelik yatırım teşvikleri artırılmalı ve bu sektör güçlü bir şekilde desteklenmelidir. Geri dönüştürülen altın, geleneksel madenciliğe kıyasla daha az enerji tüketmekte ve çevresel etkileri önemli ölçüde azaltmaktadır. Hem ekonomik hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük bir potansiyele sahip olan bu alanda, Ar-Ge çalışmalarının teşvik edilmesi ve gerekli finansal desteğin sağlanması önemlidir. Bu doğrultuda, geri dönüştürülebilir altın üretim tesislerinin yaygınlaştırılması ve çevre dostu üretim süreçlerinin teşvik edilmesi için stratejik adımlar atılmalıdır.
66- Geri dönüştürülebilir “Altın Sertifikasyon Sistemi” oluşturularak geri dönüştürülen ürünlerde farkındalık sağlanabilir.
Devlet Hakkı Oranlarının Güncellenmesi
67- Altın fiyatları arttıkça devlet hakkı oranlarının kademeli olarak yükselmesi, kamu gelirlerinin artırılması açısından önem taşımaktadır. Ancak, mevcut oranlar 2100 $/ONS ve üzeri fiyatlar için sonlandırılmıştır.
Bu nedenle, altın fiyatlarındaki olası dalgalanmalar ve gelecekte beklenen fiyat artışları göz önünde bulundurularak; 2101 $/ONS üzerindeki seviyeler için yeni dilimler eklenmelidir. Ayrıca devlet hakkı yüzdelik oranlarında da güncellemeler yapılarak altın madenin ekonomiye doğrudan katkısı arttırılmalıdır.
Üretim Kapasitesinin Artırılması
68- Türkiye, Avrupa’nın en büyük altın üreticisi olarak 2020’de 42 ton, 2023’te ise 35,5 ton altın üretmiştir. 2000 yılından bugüne kadar toplam 488 ton altın üretilmiş ve 2022 yılında bu üretim ekonomiye 1,5 milyar dolar katkı sağlamıştır. Ancak, Türkiye’nin mücevherat sektörü yıllık 400 ton altın işleme kapasitesine sahip olmasına rağmen, yerli arz bu talebi karşılamaktan uzaktır. Bu nedenle, her yıl yaklaşık 300 ton külçe altın ithal edilmektedir. Türkiye; Hindistan, Çin ve İtalya ile birlikte mücevher üretiminde Dünya’da ilk 4 ülke arasında yer almakta olup ihracat ve istihdam açısından da önemli bir paya sahiptir.
Sürdürülebilir ve güvenli altın madenciliğinin geliştirilmesi, yerli üretimi artırarak dış ticaret açığını azaltacak, ithalat bağımlılığını düşürecek ve ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır.
69- İliç Altın madeninin, kaza öncesi faaliyetlerine bakıldığında, önemli miktarda altın üretimi yapıldığı, ekonomiye ve özellikle bölgesel istihdama doğrudan veya dolaylı olarak önemli ölçüde katkılar sağladığı görülmektedir.
İliç altın madeninde yıllara sâri yaklaşık altın üretimi, 2020 yılında 10 ton, 2021 yılında 10 ton, 2022 yılında 6 ton, 2023 yılında 7 ton olmuştur. Maden işletmesinde üretici firmada yaklaşık 700 işçi ve mühendisin, taşeron firmalarda ise yaklaşık 2400 kişinin istihdamı sağlanmıştır. Madendeki üretimin, ekonomik ve istihdam etkilerine bakıldığında daha geniş ifadeyle üretim miktarı, istihdama katkısı, bölgesel ve ve ulusal ekonomiye getirisi değerlendirildiğinde bu madendeki faaliyetin devamının bölge ve ülke açısından ekonomik katkılar sağlayacağı açıktır.
Ancak İliç Maden sahasında faaliyetlerin devamına; maksimum iş yeri güvenliği ve çevresel etkiler için gerekli tedbirler alınarak ve üretim yönteminin değiştirilmesi dahil farklı alternatifler ve farklı üretim modelleri değerlendirilerek karar verilmelidir.
Kazaların Araştırılması
70- Maden kazalarının önlenmesinde öncelikli olarak, ülkemizde meydana gelen maden kazalarının kök sebeplerinin araştırılması ile ilgili metodolojik bir ürün geliştirilmeli ve benzer durumlarda izlenecek yol net bir şekilde belirlenmelidir.
Ülkemizde madencilik genel olarak açık ocak ve yeraltı maden işletmeciliği ile yerine getirilmekte, solüsyon madenciliği alanında da uygulamalar bulunmaktadır.
Maden kazaları, birçok ülkede meydana gelebilmektedir. Ancak, bu noktada önemli olan hususlardan biri maden kazası meydana geldikten sonra, kazanın kök sebeplerinin detaylı olarak incelenmesi ve ortaya çıkan sonuçlara göre benzer bir kazanın tekrar etmemesi için gerekli tüm teknik, hukuki ve yönetimsel değişikliklerin en kısa sürede yerine getirilmesidir. Bu kapsamda; üniversite, sektör ve konusunda uzman kişiler tarafından, ilgili bakanlıkların denetiminde ve yürütücülüğünde bir ekip kurularak, araştırma ve geliştirme projeleri ile kazanın kök sebepleri detaylı olarak araştırılmalı ve araştırma çıktılarından yola çıkarak gerekli önlemler üretilmelidir.
Yargılama Sürecine Yönelik Öneriler
71- Hem madenlerde açma, izin, izleme ve işletme süreçlerinin hem maden kazaları riskinin azaltılmasına yönelik uygulamaların yargısal denetimi konularında hem de maden kazalarına ilişkin soruşturma ve kovuşturmalar konusunda uzmanlaşmış mahkemelerin oluşturulması sağlanmalıdır.
Yönetim ve Yönetmeliklere İlişkin Hususlar
A)Organizasyon Yapısı, Yetkilendirme ve Yetkinlik
72- Maden işletmeleri, belirli bir hiyerarşi ile yetki ve sorumluluğun net olduğu bir organizasyon şeması ile yönetilmek zorundadır. Bu organizasyon şemasında görevi belirlenen kişilerin/personelin, kendilerine atfedilen sorumluluğu yapabilecek yeterlilikte ve tecrübede olması önem arz etmektedir. Madencilik şirketlerinin net bir organisazyon şeması oluşturması için çalışmalar yapılabilir.
B) Mühendislik Jeolojisi ve Jeoteknik Davranış Modelleri ve Yeterlilik
73- Altın Madeni işletmelerinde; maden sahasının mühendislik jeolojisi ve jeoteknik amaçlı etütlerinin güvenlik normlarına uygun olarak tayin edilmesi ile ilgili bir düzenleme yapılmalıdır.
Mühendislik jeolojisi ve jeoteknik modelleme çalışmalarında kullanılan verinin yeterliliği ve güvenilirliğini sağlamak amacıyla; maden sahalarının modellemesini yapabilecek ya da yapılan modellere onay verebilecek kurum ve kişilerin yetkilendirilmesi ve sorumluluklarının belirlenmesi için ilgili kurumların görev ve yetkilerinin belirlenmesi gibi konularda da düzenlemede yer almalıdır.
C) Ölçme ve Değerlendirme
74- Altın madeni üreten işletmelerde arazi kontrolü ve yönetimi kapsamında yapılması gerekli olan saha ölçme ve değerlendirme sistemleri, madencilikte üretim proseslerinin bir parçası olarak belirlenmeli ve zorunlu hale getirilmelidir. Ayrıca, ölçme sistemlerinden elde edilen verilerin değerlendirilmesinde sorumlular belirlenmelidir.
75- Çöpler Altın Madeni sahasında kazanın meydana geldiği yığın liç sahasının tasarımı, GRE (GRE Global Research&Engineering) ve INR Mühendislik Müşavirlik A.Ş. tarafından yapılmıştır. İşletme faaliyetleri ise Anagold ve alt yüklenici firmalar marifeti ile yerine getirilmiştir. Madencilik faaliyetlerinde benzer kazaların önlenmesi amacıyla;
Stabilite ve tasarım işlerini yerine getiren firmaların yeterlilik kriterleri belirlenmeli, bu firmalar yabancı olmaları durumunda ise bu firmanın Türkiye’de temsilcilikleri olması esası getirilmelidir.
76- Başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olmak üzere ilgili kamu ve özel kuruluşları da kapasayan mevzuat kapsamında yürütülecek iş ve işlemlerde gerekli kolaylığın ve bütünlüğün sağlanması açısından madencilik faaliyetlerine ilişkin ihtiyaç duyulan bilgi ve belgelerin birbirleri ile elektronik ortamda paylaşabileceği bir altyapının geliştirilmesi izlenebilirlik, açıklık açısından gereklidir.