"Toksik pozitiflik" akımının aslında ne kadar zararlı olduğunun kanıtları
Nereye dönsek bir kişisel gelişim kampı, sosyal medyayı ele geçiren "iyiyi çağırmak, iyiye odaklanmak" ritüelleri, gündelik hayatta karşılaştığımız çoğu insanın dilinde bir pozitif kalma çağrısı... 21. yüzyılın ikinci çeyreğine büyük bir enerji dalgasıyla giriyoruz ama bu "iyi düşünme, iyi olma" çılgınlığı hepimizi biraz yormadı mı?

Hayatta iyi, neşeli ve mutlu hissettiren deneyimler yaşamamız ne kadar olağansa kötü, üzücü ve kırıcı deneyimler yaşamamız da o kadar normal. Yaşamın düz ve istikrarlı bir çizgide ilerlediğini düşünmemiz bir yanılgı olurdu. Mutsuzluk, içinde debelendiğimiz kronik bir depresyonla el ele yürümediği sürece besleyici bile olabilir ancak bugünün dünyasındaki popüler "pozitif kalma" düşüncesi buna pek de olanak tanımıyor.
Elbette yaşadığımız hayal kırıklıklarına ya da kötü deneyimlere saplanıp kalmak, melankolik ve kötümser bir ruh haliyle hayatın gerçekliğine uyumlanamamak sağlıklı değil. Hayat pozitif bakmak, kötü günlerin geçeceğine inanmak tek başına yanlış bir davranış da değil ancak bugün hakim olan bu "toksik pozitiflik" kişilere iyilikten çok kötülük yapıyor!
HAYAT MUTLULUK VE KEDERDEN İBARET DEĞİL!
Ya / ya da mantığını bilir misiniz? Hayatta üçüncü seçeneklere ya da grilere pek de alan tanımayan bu mantık, toksik pozitifliğin beslenmesinin temelinde yatıyor. Yaşadığımız kötü deneyimler çoğu zaman kendimiz ve yaşamla ilgili bir fikir edinmemize yardım eden süreçlerin yaşanmasına kapı aralar. Evet, kötü deneyimlerle baş etmek, hüzünlenmek ve kalbimizin kırılması baş etmesi kolay duygular değildir ancak bu duygular da tıpkı iyi hissetmek ve neşeli hissetmek kadar normaldir.
Toksik pozitifliğin öğütlediği “Good Vibes Only” yani Türkçe ifadesi olan “Yalnızca İyi duygular/enerjiler” sloganı, yaşadığımız hüzünlü ve kötü deneyimlerden ders çıkarmamızı engelliyor. Hüznümüz üzerine düşünüp zihnimizde karanlık kalan yerlerin aydınlanmasını engelleyip bizi kötü ve hüzünlü duygudan kaçmaya davet ediyor. Ancak hepinizin tahmin edebileceği gibi, duygularımızdan kaçmak, hatalarımız üzerine düşünmemek ve onlardan der çıkarmamak aynı şeyi defalarca tekrarlamaya neden olabilir.
TOKSİK POZİTİFLİKLE İYİMSERLİĞİ NASIL AYIRT EDERİZ?
Hayata iyi tarafından bakmak ancak hatalarımızdan ders çıkarabildiğimiz, kötü hislerimizden sonra kendi içimizde yol kat edebildiğimizde anlamlıdır. Peki hayata pozitif tarafından bakmakla "toksik pozitifliği" nasıl birbirinden ayıracağız? Gelin, toksik pozitifliği ayırt etmeye yarayacak püf noktalarına beraber bakalım...
Eğer pozitif bakma çabası size utanç veriyorsa bu toksik pozitifliktir. Kötü bir deneyim yaşadığınızda birileri size "Bunda kötü bir şey yok, bunda üzülecek bir şey yok, bunu iyi tarafından bak, buna üzülmeyi değil bundan iyi bir şey çıkarmayı dene" gibi tavsiyeler veriyorsa bu durum sizin böyle hissetmediğiniz için utanmanıza yol açar. Oysa insan acı çekerken yaşadığı duygunun görülmesini ister. Üzüldüğü şeyin üzülecek bir şey olmadığının söylenmesi onu yanlış bir şey yapıyormuş gibi utandırır.
Eğer hayata iyi tarafından bakma çabası sizin suçlu hissetmenize neden oluyorsa bu toksik pozitifliktir. Hüzünlü bir şey yaşadığınızda "Üzülmüyoruz, iyi tarafından bakıyoruz" çağrılarına rağmen iyi hissetmeyi başaramadığınızda, hüzünlenmemeyi başaramadığınızda kendinizi suçlu hissetmeye başlarsınız. İyi hissedemediğiniz, pozitif kalamadığınız için suçlu hissetmeniz toksik pozitifliktir.
Eğer duygularınızdan kaçıyorsanız bu toksik pozitifliktir. Hata yaptığınızda suçlu olduğunuzu görmekten, kalbiniz kırıldığında üzülmeyi, kandırıldığınızda sinirlenmeyi engelleyen toksik pozitiflik sizi gerçek duygularınıza karşı yabancılaştırır.
Toksik pozitiflik sizin yaşamda bir yol kat etmenizi, duygularınızla yüzleşip kendinizi tanımanızı ve en nihayetinde büyümenizi engeller. Yetişkin bir insan olduğunuzda bile bir çocuk gibi her şeyi reddeden bir tutum içine hapsolmuş olursunuz.
Unutmamalı ki duygularımızı yaşamak ve bunlarla yüzleşmek depresif olmak anlamına gelmez. Nasıl ki kötümser bir ruh hali ile yaşamak, 'hiçbir şey değişmez" umutsuzluğu ile mücadele etmeyi bırakmak bizi ileri götürmezse "her şey harika, iyiyi düşüneceğiz ve iyi olacak" düşüncesinin esiri olmak da ilerlememizi ve şeffaf bir yaşam sürmemizi engeller.