"Önümüzdeki 10 yılda eşitlik seviyesine ulaşılırsa milli gelir artış hızı 2 kat hızlanacak"
İş Bankası'nın ev sahipliğinde üçüncü kez düzenlenen 'Daha Eşitlikçi Bir Dünya' etkinliğinde iş, girişimcilik ve spor dünyasının önde gelen kadın temsilcileri ilham veren deneyimlerini paylaştı. İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Lideri İzlem Erdem, etkinliğin açılış konuşmasında kadının iş dünyasındaki yerine dair de dikkat çeken veriler paylaştı. Erdem, WEF verilerine göre toplumsal cinsiyet eşitliğine tam anlamıyla ulaşabilmemiz için önümüzde 130'dan fazla yıl olduğunu ve bunun da 5 nesle denk geldiğini belirterek "Birleşmiş Milletler'in sürdürülebilir kalkınma hedefleri toplumsal cinsiyet eşitliği için 2030 gibi hedef koyuyor ama bu verilere baktığımızda 2030 hedefi gerçekten ulaşılması bu anlamda çok zor bir hedef olarak duruyor" dedi. Erdem, İş Bankası'nın toplumsal kalkınmaya da katkıda bulunmayı görev edindiğini belirterek, bugün banka çalışanlarının yüzde 55'inin kadınlardan oluştuğunu ve Türkiye'de yönetimde kadın oranı yüzde 20 iken, İş Bankası'nda bu oranın yüzde 42'lere ulaştığını vurguladı. Erdem, tüm veriler ışığında toplumsal cinsiyet eşitliğinin tercih değil zorunluluk olduğunu ifade etti

Türkiye İş Bankası, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle bu yıl üçüncü kez 'Daha Eşitlikçi Bir Dünya' etkinliğine ev sahipliği yaparken iş dünyasından spora, üretimden tarıma rol model haline gelmiş kadınların başarı hikayelerini de katılımcılara aktardı.
Etkinlikte söz alan İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Lideri İzlem Erdem, konuşmasında dünyada ve Türkiye'de kadınların işe katılımına dair çarpıcı veriler paylaştı.
Erdem UNESCO verilerine bakıldığında şu an itibariyle son verilere göre dünyada 119 milyon kız çocuğunun okula gidemediğini belirterek eğitimden mahrum kalan bir neslin gelecekte istihdam piyasasında yer alması ve günümüz teknolojilerine adapte olmasının mümkün olmadığını ifade etti.
"TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNE TAM ULAŞMAMIZ İÇİN 130 YIL YANİ 5 NESİL GEÇMESİ GEREKİYOR"
Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) Küresel Cinsiyet Uçurumu Endeksi'nin güncel verilerine de değinen Erdem "Bu endeksin 2024 yılı çalışmasına 146 ülke dahil olmuş Türkiye de dahil bu ülkeler arasına, nihai endeks sıfırla 100 arasında değer alıyor burada oluşan değer uçurum diye nitelediğimiz farkın cinsiyet farkının ne kadar kapandığını bize gösteriyor. 2024 yılı sonuçlarına baktığımızda dünya geneli için küresel ölçekte endeksi 68,5'te görüyoruz yani hala gidilecek önemli bir yol var yalnızca yüzde 68,5'i kapanmış ve ilerleme hızına baktığımızda ancak 0.01 düzeyinde ilerleme var bunu daha da çarpıcı hale getirecek olursak eğer eşitlik anlamında gidişat bu kadar yavaş olacaksa bizim toplumsal cinsiyet eşitliğine tam anlamıyla ulaşabilmemiz için önümüzde 130 yıldan fazla var gibi duruyor bu da 5 nesle denk geliyor. Diğer taraftan Birleşmiş Milletler'in Sürdürülebilir Kalkınma hedefleri beşinci maddesi toplumsal cinsiyet eşitliğine dahil olmak üzere 2030 gibi hedef önümüze koyuyor ama bu verilere baktığımızda 2030 hedefi gerçekten ulaşılması bu anlamda çok zor bir hedef olarak duruyor" dedi.
Erdem konuşmasında bu veriler ışığında toplumsal cinsiyet eşitliğinin tercih değil zorunluluk olduğunu vurguladı.
"146 ÜLKE İÇERİSİNDE TÜRKİYE 127. SIRADA"
Rapordaki Türkiye verilerine ayrıca değinen Erdem "146 ülke içinde 2024 yılında Türkiye 127. sırada yer aldı ve genel endeks seviyesi itibariyle de yüzde 64,5 seviyesi aldı ama alt endekslere indiğimizde ekonomik hayata katılım alt endeksinde seviyemiz 50 seviyesi, yani sadece burada yüzde ellilik bir uçurumu kapatabilmişiz önümüzde dahil edecek yüzde 50'lik bir uçurum olduğunu görüyoruz. Bu alt başlıklar içerisinde sadece Türkiye için değil bütün ülkeler için uçurumun en derin olduğu alan ise siyasi yetkilendirme. Hepimizin bildiği gibi kadınların siyasette temsili son derece sınırlı düzeyde kalıyor. Türkiye başlığına bakıldığında da Türkiye bu siyasi yetkilendirme alanında da sadece yüzde 11,8 seviyesinde uçurumu kapatmış durumda dolayısıyla da her anlamda gidecek çok yolumuz var" dedi.
"10 YIL İÇİNDE EŞİTLİĞE ULAŞILIRSA KÜRESEL ÖLÇEKTE MİLLİ GELİR ARTIŞ HIZI 2 KAT ARTACAK"
Erdem ayrıca "Veriler, önümüzdeki 10 yıl içerisinde bu işsizliklerin azaltılması ve eşitlik seviyesine ulaşılması halinde küresel ölçekte milli gelir artış hızının 2 kat hızlanacağını çıkıyor dolayısıyla da bugün toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı bir sosyal bir kavram olarak karşımıza çıksa da özel itibariyle bakıldığında sürdürülebilir kalkınma ekonomik kalkınma için en önemli temel taşlarından birini oluşturuyor" diyerek kadının işgücündeki yerinin ekonomik kalkınma için önemini de ifade etti.
"TARIMDA 5.6 MİLYON İSTİHDAMIN 2 MİLYONU KADIN, KAYITLI KADIN SAYISI İSE 300 BİN"
"İşgücü piyasasına girip istihdam imkanı bulmuş olan kadınlarda da önemli dezavantajlar var. Çalışan durumda istihdam piyasasında olan kadınlarımızın yüzde 18'i yaklaşık ücretsiz aile işçisi konumunda, yani emeğinin karşılığında ücret elde edemiyor ve ücret elde edemediği gibi bir sosyal güvenlik çatısı altında giremiyor özellikle de bunu tarım sektörü oluşturuyor" diyen Erdem "Türkiye'de tarım sektörü 5.6 milyon istihdama sahip bunun neredeyse 2 milyondan fazlası kadın işgücü. Kadınlarımız burada fiilen emeklerini sarf ediyorlar ama çiftçi kayıt sistemine baktığımızda çiftçi kayıt sisteminde kayıtlı sadece 300 bin kadınımız var. Bbiz daha önceki etkinliklerimizde kadınlarımızı tarım sektöründe faaliyet gösteren kadınlarımızı tarımın gizli gücü olarak ifade ediyoruz çünkü istediği payı alamıyor sosyal güvenliği yok ama önümüze gelen tarım ürünlerinin üretiminde çok önemli emeği var. İşte bu gizli güçleri bizim görünür güçleri haline getirmemiz gerekiyor ki buradaki atılacak her bir adım kadınların sosyal hayatta ayakta durabilmesi, ekonomik hayatta ayakta durabilmesi bunun da ötesinde Türkiye olarak toplum olarak milli gelirimizin desteklenerek sürdürülebilir milli gelir seviyesine ulaştığımız anlamında önem arz ediyor" diye ekledi.
"TÜRKİYE'DE YÖNETİMDE KADIN ORANI YÜZDE 20 İKEN, İŞ BANKASI'NDA BU ORAN YÜZDE 42'YE YAKLAŞTI"
Erdem konuşmasının sonunda İş Bankası'nın Türkiye'nin sadece ekonomik değil, toplumsal kalkınmasına da katkıda bulunmayı görev edindiğini belirterek, bu yaklaşımla bugün banka çalışanlarının yüzde 55'inin kadınlardan oluştuğunu; Türkiye'de ise yönetimde kadın oranı yüzde 20 iken, İş Bankası'nda bu oranın yüzde 42'ye yaklaştığını vurguladı. Kendi kariyer yolculuğundan da örnekler veren Erdem "34 yılı geride bıraktığım bu kuruma ilk girdiğim zamanki heyecanı meslek hayatımın her aşamasında hissetmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bu süre boyunca cinsiyet benim için hiçbir zaman engel olmadı. Kişisel yetkinliklerimle bu kariyer yolculuğunu yapmış olmaktan gurur duyuyorum" diye konuştu.
"ARTIK DOĞRUDAN YAPISAL SORUNLARA ODAKLANMALI VE UZUN STRATEJİLER GELİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR"
UNDP Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Uzmanı Dr. Aslı Çoban ise bankacılığın, tarihsel olarak Türkiye’de kadın istihdamının en güçlü olduğu sektörler arasında yer aldığını belirterek "Bankacılık geçmişte 'saygın' işlerle kadınların çalışma hayatına katılımını kolaylaştırdığı ve eğitimli genç kadınlara kariyer fırsatları sunduğu gibi, bugün de eşit fırsatlar politikalarıyla yüksek yetenekli kadınları bünyesine çekmeye devam ediyor. Ancak, ekonominin genelinde, ev içi bakım yükleri ve iş yaşantısında süregelen ‘kadın işi-erkek işi’ ayrımı, kadınların kariyerlerinde ilerlemesinin önünde hâlâ ciddi bir engel oluşturuyor ve yönetim kademelerinde kadınların hâlâ eksik temsil edildiğini görüyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği için, önümüzdeki yol, artık doğrudan yapısal sorunlara odaklanmamızı ve uzun vadeli stratejiler geliştirmemizi gerektiriyor" dedi.
İŞ DÜNYASINDAN TARIMA, SPORDAN GASTRONOMİYE İLHAM VEREN HİKAYELER ANLATILDI
Etkinliğin ikinci bölümündeki panelde iş dünyasından tarıma, spordan gastronomiye kadınlar kendi hikayelerini anlattı.
Gazeteci Banu Yelkovan'ın moderatörlüğünü üstlendiği 'Sporla Değişen Dünyalar' panelinde, milli güreşçi Buse Tosun Çavuşoğlu, milli voleybolcu İlkin Aydın ve ultra maraton sporcusu Aysu Türkoğlu, sporda cinsiyet eşitliği ve kadınların temsiliyetinin artırılmasına yönelik görüşlerini paylaştı.
Sunucu Güzem Yılmaz Ertem'in moderatörlüğünde gerçekleşen 'Kadınların Gücüyle Dönüşen Dünya' panelinde ise Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Başkanı Sema Güral Sürmeli; BM FAO Küresel Gıda Kahramanı Şef Ebru Baybara Demir ve FutureBright Group Kurucusu Akan Abdula ekonomik dönüşüm, kadın liderliği ve toplumsal normlardaki değişimi değerlendirdi.
Gazeteci İrfan Donat'ın yönettiği 'Köklerden Geleceğe: Umut Yeşerten Kadınlar' panelinde de Kars Kazevi Kurucusu Nuran Özyılmaz, Natural Kapıdağ Kurucusu Beyza Aydın ve Baltalı Gıda Hayvancılık Kurucusu Funda Özer Baltalı, ilham veren hikayeleriyle sürdürülebilir kırsal kalkınmada kadınların rolünü ve kadın girişimciliğini desteklemek için atılması gereken adımları gündeme getirdi.
KÜÇÜK BİR TUHAFİYECİ DÜKKANINDAN, ŞEHRE SEMBOL OLMUŞ BİR RESTORANA UZANAN BAŞARI HİKAYESİ
Donat'ın moderatörlüğündeki etkinlikte konuşan Kars Kazevi Kurucusu Nuran Özyılmaz 90'larda bileziklerini sermaye ederek tuhafiye malzemeleri satımıyla başladığını belirterek "Geçim kaygısıyla birkaç bileziği sermaye ederek evde tuhafiye malzemeleri satarak başladım. 4 kız çocuğum vardı. Eşim sorumsuz bir eşti. Kendim 1974 ticaret lisesi mezunuyum fakat eşim beni değersiz kıldı. Kadınsın otur oturduğun yerde derdi. Geçmişte en iyi vasıf olan bankacılıkta bütün arkadaşlarım çeşitli kurumlarda işe başladılar fakat bana o fırsat verilmedi. Ben bir kadın olarak hem psikolojik baskıyı, hem fiziki şiddeti ve ekonomik şiddeti çok iyi yaşamış bir kadınım. Fakat hiçbir zaman yoksulluğun kader olduğuna kaçışın çare olduğuna inanmadım. Hep mücadele ettim. Doksanda birkaç bileziğimi sermaye ettim. O devirde böyle sosyal medya yoktu. Her her kadının dantel örtüyü çeyiz yaptığı dönemdi. Her sabah kalkan bana gün almaya geliyor, sohbet ediyor, oturuyoruz. O süreçte örgü makinelerinin daha çok para kazandırdığını gördüm. Biriktirdiğim parayla bir makina aldım. Beni komşuya götürmeyen eşim işyeri kiralamamızı söyledi. Çünkü artık evin bütün yükünü kaldırıyordum. Para özgürlüktür, çoğu özgürlükler parayla satın alınır. 2000'lerin sonunda bunun da modası geçince yemek işine başladım. 4 masayla günlük yemekler yaparak başladım. Sonra 2007'de günlük yemekler için çalıştığım süreçte ben bir yöresel restoranın olmadığını, açık olduğunu gördüm. 15 masalık yerde bu sefer yöresel yemekler yapmaya başladım. Aileninden getirdiğim o yemekleri menüye koydum. Bu sefer baktım ki günlük yemeklerim geri planda kalıyor. Yöresel yemekler daha ön plana çıktı. Yöresel çalışmaya başladım fakat kaz adına koyduğum işletme için ürün tedarikim çok zor. Ne yapabilirim dedim ve kadınlardan kazlarını parayla almaya başladım. En büyük başlıklar, ana başlıklardan birisi çoğu büyük projelerde sahada para farkındalığı yaratmak. Ben de sahada para parkındalığı yarattım" dedi.
KÜÇÜK BİR KÖYDEN TÜRKİYE'YE VE DÜNYAYA UZANAN BİR HİKAYE
Natural Kapıdağ Kurucusu Beyza Aydın ise burslu okuduğu üniversite sonrası Kanada'da programa katılmayı umarken, ailesi ve babası ile yaşanan problemler nedeniyle bütün planlarının değiştiğini belirterek hikayesini şöyle anlattı: "Ben köyde yaşıyorum. Küçük bir yerdi. Anneme dediler ki 35 yıllık evlilik bitmez, alttan alması lazım. Ama ben annemi kendimin yerine koydum. Dedim ki çekmek zorunda değilsin, biz bir çözüm bulalım biz 3 kız kardeşiz. Sonra ben inada bindirince biz 4 kadın ortada bırakıldık. O kadar yolun büyükün içinde sıfırla ortada bırakıldık. Aldığım eğitimler, izlediğim videolarla birçok iş insanın hayatını ezbere bilirim. Dedim ki bununla da bir şeyler yapmalıyım. En yakın yapabileceğim ürün, annemin kışın yazın yaptığı ürünleri, kışlık kavanozları daha çok yapıp satmak oldu. Annemi de yanıma aldım. İşler iyi gitti, sosyal medyayı kullanmayı öğrendim. Herkeste bir Instagram algısı vardı o hayatta yaşıyorlardı ve bundan para kazanıyorlardı neden olmasın dedim ve yaptığım her şeyi orada paylaşmaya başladım. Öyle de zaten birçok kitleye ulaşmış oldum. Köydeki işler güzel dedince ablamı yanıma aldım. Çünkü dalmış bir ailenin içerisindeydik ve birleşmeliydik. Sonra o zamanlarını kaymakam beyi, ilçe müdürü ziyarete geldiklerinde bir sofra kurmuştuk. "Bu artık kahvaltı olmuş" dedi. Ama bir prosedür var tabi açmamız evraklar var ve bunlar zor çünkü maalesef çok kırsalda yaşıyoruz. Sağ olsunlar destek oldular. Bu yolu açmamda yardımcı oldular. Sosyal medyanın gücü tabii 23 sipariş geldi. Rezervasyonlar geliyor. Telefonlar durmuyor. Büyümeye başladık. Personeller almaya başladık. İlk başta KOSGEB'in başlangıç desteklerini almıştım, devam ettim. Şimdi hazırda 5 personel ve yazın 10 personel olmak üzere devam ediyoruz. Şimdi bir şube açtık ve orada da bir satış ofisi yaptık. Bu şekilde Türkiye'nin ve dünyanın her yerinde ilerlemeye başladı."
KEÇİ SÜTÜYLE GELEN BİR BAŞARI HİKAYESİ
Baltalı Gıda Hayvancılık Kurucusu Funda Özer Baltalı ise sözlerine "Şanslı bir coğrafyada şanslı bir aileye doğdum ve şanslı bir eğitim aldım, yurt dışına gittim. Tabii bütün bunların hepsinin sonucunda yine de çalışkandım" diyerek başlarken şöyle devam etti:
"Ben hayvancılık basit iş zannettim. Tamam dedim bir keçi çiftliği kurayım. Bir çiftliğe gittim, 1, 1.5 ay staj yaptım, Hollanda'da gittiğim çiftlikte adam kapıyı açtı beni görünce inanamadı. Ama ertesi gün hemen o moda girdik. Hemen öğrenmeye başladık. Geldik Türkiye'de aynı şeyi kurduk. Benzer sistemi kurduk keçiler de var, sütler çıktı ama düşünmedim ki nolacak. O zaman süt satıyorum bir yer bulamayınca dedim ki çok küçük bir mandıra kurayım. Hani hiç olmazsa sütü öyle üretir satarım zannediyorum ki ben yapacağım sütleri. Öğrendik, büyüdük. 15 sene bu mücadele devam etti. Şimdi ben 19 senesindeyim. Ama ben bu sektörde kadın olmanın avantajı demiştim. Çünkü biz azimliyiz. Biz çalışkanız, biz küçücük paralar ya da büyük paralar bir hiç fark etmez bir şey yapıyoruz. Aklımızı koyuyoruz. Benden sonra onlarca çiftlik açıldı. Onlarcası erkek ve hepsi bir senenin sonunda vazgeçer derdi. Şimdi geldiğimiz noktada biz Türkiye'nin en büyük keçi sütü üreticisi ve mağazalarda ve perakende en büyük tedarikçiyiz."